İnsan soyu, genç bireyleri yetiştirmek amacıyla tarih öncesi dönemden başlayarak eğitim faaliyetleri yürüttü. Nitekim binlerce yıldır öğrenciler derslerde başarılı olmanın yollarını arıyor. Kısacası dünya eğitim tarihinin temel kaynakları tarih öncesi dönemlere kadar uzanır. Tarih öncesi dönemde eğitimin bugün ile en büyük farkı bu dönemdeki aktarımın genellikle sözlü olarak gerçekleştirilmesidir. Aynı zamanda okuma yazmanın olmadığı dönemlerde taklit yani sosyal öğrenme de önemli bir araç olarak kullanılmıştır.
Önce isterseniz kafamızda biriken sorulara hızlı yanıtlar verelim:
- Dünyadaki ilk üniversite: Nizamiye Medresesi (1065), Bağdat
- Osmanlı’daki ilk üniversite: İznik Medresesi (1331)
- Osmanlı’daki Batılı tarzdaki ilk üniversite: Darülfünun (İstanbul Üniversitesi, 1846)
- Dünyada bugüne gelebilen en eski üniversite: Bolonya Üniversitesi (1088)
- Bilinen ilk dereceli örgün eğitim kurumu: Akademi, Eski Yunan
- İlk zorunlu eğitim: Aztekler
DÜNYA EĞİTİM TARİHİ İÇİNDEKİ ÖNEMLİ HADİSELER
İnsanoğlu kültürel normların aktarımı ve taklidin ötesine geçtiğinde artık örgün öğrenme kurumları ortaya çıkmıştır. Böylelikle dünya toplumlarında eğitim tarihi de başlamıştır. Ayrıca dünyada bilinen ilk nitelikli örgün okullar eski Mısır medeniyetinde kurulmuştur.
Avrupa’da ilk yükseköğretim kurumu Platon’un kurduğu Akademi’dir. Nitekim bu okul Atina’dadır. Atina’da oluşan bilgi birikimi zamanla Mısır’ın İskenderiye şehrinde yüksek bir kültür ve eğitim ortamı oluşmasını sağlamıştır. Ayrıca kadim dönemin en önemli kütüphanelerinden İskenderiye Kütüphanesi milattan önce 3. yüzyılda inşa edilmiştir. Kadim dünyada özellikle Roma İmparatorluğu’nun yıkılması ile birlikte Avrupa toplulukları arasında eğitim hem seviye olarak hem de entelektüel açıdan büyük bir yıkım yaşamıştır.
Konfüçyüs öğretileri bağlamında gelişen eğitim, Uzak Doğu’daki genel eğitim yaklaşımlarını binlerce yıldır etkilemektedir.
Eski dünya değerlendirildiği zaman Azteklerin oldukça güçlü bir eğitim anlayışına sahip oldukları görülür. Nitekim bu eğitim için kullandıkları kelimeye dahi yansımıştır. Kısacası Aztekler eğitimden bir sanat olarak bahseder ve eğitimi insan yetiştirme sanatı olarak görür. Bu anlayış evde başlayarak toplumsal kurumlarda devam eden bir eğitim anlayışına işaret eder. Öyle ki Azteklerde temel eğitim tıpkı modern devletlerdeki gibi sosyal sınıf gözetilmeksizin herkese zorunlu tutulmuştur. Buna Aztekçede neixtlamachiliztli denir.
Avrupa’da Roma’nın yıkılmasından sonra eğitim hususunda büyük bir boşluk yaşanmıştır. Nihayetinde Orta Çağ ile kilise eğitim sistemine hâkim hâle gelmiş, bugünkü modern Avrupa üniversitelerinin birçoğunun kökleri kiliselerde atılmıştır. Bu kurumlar genellikle katedrallerle entegre okullardır. Nitekim Bolonya Üniversitesi (1088), Batılılara göre kesintisiz şekilde bugüne gelebilen en eski üniversitedir.
İslamiyet’le birlikte 8. asırdan sonra eğitim-öğretim ve okuma yazmaya bu kültür dairesinde büyük önem addedildi. Böylelikle İslamî Altın Çağ denen dönem yaşandı. Bu dönemde İbn-i Sina ve Farabi gibi büyük bilginler yetişti. Ayrıca döneminin üniversiteleri olarak görülebilecek ilk medreseler açıldı. Nitekim Bağdat’ta açılan Nizamiye Medresesi (1065) gerçek anlamda yükseköğretim veren ilk kurumdur. Osmanlı’da ilk medrese ise 14. yüzyılda İznik’te açılmıştır.


İlk yorum yapan siz olun