Nefi, 17. asrın Nâbî ile birlikte en büyük iki şairinden biridir. Bir kaside ve hiciv şairidir. Edebî kişiliği bağlamında eserlerindeki derin hayal dünyası, incelikli söz sanatlarıyla ve abartılarla süslüdür. Ayrıca kendisini övmeyi de çok seven şair, birçok fahriyeye sahiptir.
Divan edebiyatının 17. yüzyılda yaşayan en büyük şairlerinden olan Nefi, mesnevi yazmamıştır. Ayrıca divan edebiyatında din dışı konuları işleyen şairler arasında yer alır. Nitekim Nefi daha ziyade bir kaside ve yergi (hiciv) şairi olarak bilinir.
Siham-ı Kaza tür bakımından bir hiciv örneğidir. Mesnevi değildir. Ayrıca Nef’i bu eseri terkibibent nazım şekli ile yazmıştır. Sanatçı eserde dönemin önemli devlet adamlarına ve hatta kendi babasına galiz sözlerle yüklenmiştir. Eser Latin harfleri ile 1943’te yayımlanmıştır.
Şairin mahlası olan Nef’i, yararlı anlamına gelmektedir. Oysaki şairin ilk mahlası Darrî’dir. Darrî ise tam zıt bir anlama sahiptir. Yani “zararlı” demektir. Ayrıca Nef’i mahlası kendisine Gelibolulu Âlî tarafından verilmiştir.
Nef’i Divanı, şairin en önemli eseridir. Ayrıca içinde yer alan galiz küfürler sebebiyle günümüz Türkçesine tercümesi oldukça geç bir tarihte yapılan Siham-ı Kaza şairin bir diğer ünlü eseridir. Ayrıca şairin Tuhfetü’l-Uşşâk ve Farsça Divan olmak üzere iki eseri daha vardır.
Nefi eserlerinde daima “ben” algısını ön plana çıkarır. Bu yönüyle kendisini Fuzûlî, Bâkî gibi şairlerden bile üstün görür. Bu sebeple Nefi bir fahriye şairidir. Bu durumu Saadet Karaköse (2012) şu şekilde ifade eder:
Gerileme devrinin buhranlı çağında yaşamış, geri kalmışlığın sebep olduğu ahlakî çöküntüye karşı çıktığı için tüm çevresindekilerin, dolayısıyla feleğin hedefi haline gelmiştir. Şair, ayına güneşine varıncaya kadar, birkaç istisnaî örnek dışında felekle kavgalıdır.
Saadet Karaköse
Nefi hiciv şiirleri
Divan edebiyatında hiciv kelimesi âdeta Nefi’yle eşleşmiştir. Nitekim Nefi, babasına bile hiciv yazan bir şairdir. Bu sebeple Siham-ı Kaza, Nef’i’nin babasını hicvettiği şiir ile başlar. Şiirde Nefi başında kara bir leke olarak gördüğü babasının mutlu olmasından duyduğu öfkeyi dile getirir:
Sa’âdet ile nedîm olalı peder Hâne Ne mercümek görür oldı gözüm ne tarhâne
Peki, Nefi niçin babasına bu denli kızgındır?
Bunun sebebi kuşkusuz babasının onu henüz çocukken bırakıp Kırım’a gitmesidir. Nitekim Nefi’nin babası da tıpkı kendisi gibi şairdir. Bu sebeple şairin babası Kırım girayına sunduğu bir kaside ile mükafatlar almayı başarmıştır.
Nefi’nin babasına duyduğu öfke aslında bir sistem eleştiridir. Çünkü kendisine iki kaside yazan şairleri dahi ödüle boğan bir Kırım hanı varken, Osmanlı’da nitelikli şairlere bile değer verilmez. Bu durum Nefi’de büyük bir tesir bırakır.
Sonuç olarak “Nefi mesnevi yazmış mıdır?” veya “Nefi niçin mesnevi yazmamıştır?” sorularının cevabı şairin hayat hikâyesinde gizlidir. Çünkü şair mesnevilerin olağanüstü dünyasına kendini hiçbir zaman yakın hissetmez. Onun yazdığı şiir dünyası gerçeklerle ve hayal kırıklıkları ile doludur.
Nefi, babasına duyduğu eleştiriden başlayarak vezirlere kadar geniş bir yelpazede birçok hiciv yazmıştır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:
Neler etdi ne denlü fitne peydâ oldı ‘âlemde Edince tâ vücûdıyle mülevves sadr-ı dîvânı
Şair bu şiirinde kendisini görevden alan Mehmet Paşa’nın bulunduğu makamı iğrenç bedeni ile kirlettiğini söylemektedir. Nefi diğer bir hicvinde ise Ahmet Paşa’nın firavuna danışman olacak kadar alçak bir insan olduğunu söyler:
Müsteşâr olmaga bu lâyıkidi Fir’avne Her cihetde neçe gâlib yer var Hâmâne
Ayrıca şairin kendisine köpek diyen Tahir Efendi ve şairliğini överken Nefi’yi dinsizlikle suçlayan Şeyhülislam Yahya‘ya yazdığı cevaplar ünlüdür:
Tahir Efendi bana kelp demiş İltifadı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir
Şair burada kendi mezhebine göre köpeğin temiz bir hayvan olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca “tahir” temiz anlamına geldiği için “kelp tahirdir” derken hem Tahir Efendi’ye köpek demekte hem de köpeğin temiz bir canlı olduğunu söylemektedir. Şair kendisine kafir diyen Şeyhülislam Yahya’ya ise şöyle yanıt vermektedir:
Müftü efendi bize kâfir demiş Tutalım ben O'na diyem müselman Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere İkimiz de çıkarız orda yalan
Nefi’nin ölümü
Nefi, hicivleri sebebiyle döneminde sevilmeyen bir sima olmuştur. Bu yüzden onun ölümüyle ilgili birçok efsane türemiştir. Bunlardan en ünlüsü af beratını imzalarken mürekkebi kağıda döken siyah tenli vezire “Vezirim teriniz kâğıda damladı.” demesi üzerine derisinin yüzülmesidir. Aynı efsaneye göre cesedi İstanbul Boğazı’na atılmıştır.
Yukarıda bir tanesini zikrettiğimiz efsaneler doğru değildir. Şairin nasıl öldüğü hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bu konuda Süleyman Yiğit (2018) şunları söylemektedir:
Nef’î’nin hiciv vadisine sapmayacağı hakkındaki vaadine rağmen, rahat durmayarak Bayram Paşa’ya hicviye yazdığı ve bunun padişaha intikal etmesiyle öldürüldüğü rivayet edilir. Ayrıca padişah için yazdığı bir dörtlük yüzünden de idam edilmiş olabileceğini diye getirir. Metin Akkuş, Nef’î gibi bir şairin hicivleri ne kadar ağır olursa olsun bu sebepten öldürülmüş olacağını düşünmediğini dile getirir. Ona göre dönemin siyasî hareketleri nedeniyle kendi aleyhine dönen bir takım olayların içinde olduğu için veya başka ağır suçlar işlediği için idam edildiğini düşünmektedir.
Süleyman Yiğit
Nefi diliyle uğradı hakkın belasına
Nefi çevresinde çekinilen bir kişi olsa da dönemin kudretli padişahı IV. Murat tarafından sevilen bir isimdir. Nitekim IV. Murat birçok kovuşturmadan Nefi’nin beraatını sağlayan kişidir. Ancak bir gün padişah Beşiktaş dolaylarında ona ait bir hicvi okurken yanına yıldırım düşer. Bu durum padişahı korkutur.
IV. Murat, Nefi’den bir daha hiciv yazmamasını ister. Ancak Nefi bu sözünde duramayacaktır. Nitekim yıldırım olayı sonrasında padişahın şu sözleri söylediği bilinir:
Gökten nazire indi Siham-ı kazasına Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belasına
Kaynakça
Çalışkan, N. (2014). Nef’î Divanı ve Siham-ı Kaza’nın Zihniyet, Edebilik ve İçerik Bakımından Karşılaştırılması. Turkish Studies, 9(3), 397-422.
Yiğit, S. (2018). Edebî Hicivden Sövgüye: Nef’î’nin Hicvindeki Değişim. Hikmet-akademik edebiyat dergisi (Online), (9), 214-235.
[…] işaret etmiştir. Aynı yüzyılın ve Türk Edebiyatı’nın en büyük şairlerinden Nef’î üzerinde de açık bir Baki etkisi görülmektedir. […]
[…] şiirlerinin genel adıdır. Yergi şiirlerine ise hicviye denir. Bu türün en büyük şairi Nefi‘dir. Bir şiirin kaside olarak adlandırılmasını sağlayan en belirgin şekil özellikleri […]