Kadına yönelik şiddet dünyada mücadele edilmesi gereken sorunların başında gelmektedir.. BM’ye göre kadınlara yönelik şiddetin tanımı, “ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlamaya veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” şeklindedir. Nitekim her gün dünyada ve Türkiye’de milyonlarca kadın şiddete maruz kalmaktadır. Konu hakkındaki sayısız çalışma, sunum ve etkin mücadele stratejisine rağmen yeterli başarı sağlanamamaktadır. Kadına yönelik şiddet ile alakalı tüm konu başlıklarını detaylı şekilde işleyen ve Büşra Eraltuğ tarafından kaleme alınan bu makale, konu ile ilgili derinlikli bir çalışma durumundadır.
Yaşamı daha anlamlı kılan, güzelleştiren şey neydi? İyi bir iş mi? Para mı? Hiçbiri değil. Yaşamı anlamlı kılan, güzelleştiren kadınlardır. Çünkü kadınlar toplumu toplum yapan, bir aileyi, bir yuvayı koruyan değerlerdir, kalbimizin en güzel atışlarıdır, gönlümüze ekilen en güzel çiçeklerdir. Ne yazık ki her geçen gün birer birer koparılan çiçekler…
Maalesef kadınlarımızın kıymeti fazla bilinmemektedir. Bunu dünyanın her yerinde ve ülkemizde yaşanan olaylardan, kadınlara yönelik fizyolojik ve psikolojik şiddetlerden görebilmekteyiz.
1. Kadına yönelik şiddetin boyutu
Ulusal ve uluslararası tüm çabalara rağmen kadına karşı şiddet dünyanın en önemli sorunlarından biridir. Şiddet çok boyutlu bir kavram olduğu için, tek bir tanımını yapmak imkansızdır. Gerçekten de şiddetin fiziksel, psikolojik, sosyal, cinsel vb. pek çok tipi vardır. Şiddet kadına sadece fiziksel açıdan zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda psikolojisini ve tüm hayatını etkilemektedir. Halbuki şiddet temel insan hakları ve özgürlüklerine aykırı bir eylemdir.
Kadınlara karşı şiddetle mücadele faaliyetleri başlangıçta birçok ülkede büyük oranda feminist örgütler ya da hükümet dışı kuruluşlar tarafından yürütülmüşse de günümüzde gerek Türkiye’de gerekse dünyanın birçok ülkesinde hükümetler nezdinde soruna çözüm aranmaktadır. Uluslararası kuruluşlar çeşitli çalışmalar yapmakta, sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik bir takım anlaşmalar, projeler üretmektedir. Kadınların şiddet konusunda eğitim yoluyla bilinçlendirilmesi, yasal haklarının öğretilmesi ve şiddete uğraması durumunda neler yapması gerektiğine dair bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Dünya ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet
Dünyada kadına yönelik şiddete dair tepkiler 1970’li yıllarda görünürlük kazanmaya başlamıştır. Konuyla ilgili literatür tarandığında kadına yönelik şiddetle ilgili mücadele çalışmalarının Türkiye’de 1980’lerden sonra hız kazandığı görülmektedir. Zorla evlendirilme, genç yaşta evlendirilme, kadın sünneti, cinsel ilişkiye zorlama, satılmaya zorlama, dövme vb. örnekler dünyada yaygın olarak görülen kadına yönelik şiddet örnekleridir.
Türkiye’de kadınlar özellikle aile içi şiddete maruz kalmakta, uğradıkları bu şiddeti de genellikle utandıkları için gizli tutmaktadırlar. Çoğu zaman şiddetin nedeni olarak kendilerini görmekte, bunu başkalarına anlatırlarsa onların da bu şekilde düşüneceğine inandıkları için de susmaktadırlar. Birçok kadın, töre namus cinayetine maruz kalmakta, eşlerinden ve diğer aile fertlerinden şiddet görmektedir. Bunda Türk toplumunun erkek egemen bir toplum olması ve kadının, kendisine biçilen rolün dışına çıkmasının ayıp algılanıp kınanmasının da önemli bir rolü vardır.
Yakın bir zamanda televizyon kanallarında yayınlanan “İtilmiş-Kakılmış” tiplemelerinin aldığı reytingler şiddetin toplum tarafından gülünecek kadar kanıksandığının da göstergesidir. Nitekim bazı olumsuz atasözlerimiz ve özdeyişler bile şiddeti normalleştirmekte, belki de teşvik etmektedir:
- Gelinlikle girilen evden kefenle çıkılır.
- Dövülmeyen kadın, tımarsız ata benzer.
- Pişmiş aştan, dövülmüş karıdan zarar gelmez.
- Erkektir. Hem sever, hem döver.
- Kızını dövmeyen dizini döver.
- Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin.
- Karı koca arasına girilmez.
- Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
- Dayak cennetten çıkmadır.
2. Şiddet nedir?
Türk Dil Kurumu sözlüğünde şiddet kelimesi, kaba güç, karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma, duygu ve davranışta aşırılık olarak açıklanmışken Çağdaş Fransızca sözlükleri ise şiddet konusunda; bir kişiye, güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak, şiddet uygulama eylemi, duyguların kabaca ifade edilmesi eğilimi, bir şeyin karşı konulmaz gücü ve bir eylemin hoyrat yapısı gibi tanımlar yapmışlardır. Şiddet kavramının birçok tanımı yapılmaktadır. Bu tanımlarda karşılaşılan ortak ögeler şunlardır:
- Kişinin canını acıtmak,
- Yaralamak veya öldürmek,
- Mala zarar vermek amacıyla güç kullanmak, yasaya aykırı fiziki güç kullanmak,
- Yasaya aykırı bir hedefe varmak için şiddet kullanmak ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunmak,
- Genelde kabul gören yasa ve ahlak ilkelerine aykırı biçimde fiziksel yok etme,
- Gereksiz yere kırma, yok etme eylemleri,
- Toplumsal ilişkilerde kabul edilebilirlik sınırlarını aşan zorlama eylemi.
Şiddetin tanımı onu tanımlayan kişiler ve bu kişilerin amaçları doğrultusunda farklılıklar gösterse de Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımı da yukarıdaki tanımları desteklemektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şiddet, “fiziksel güç ya da kuvvetin, amaçlı bir şekilde kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı fiziksel zarara ya da fiziksel zararla sonuçlanma ihtimalini arttırmasına, psikolojik zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde, tehdit edici şekilde ya da gerçekten kullanılmasıdır.
3. Kadına yönelik şiddetin içeriği
Dünyada en yaygın şiddet uygulanan kesim kadınlardır. Birleşmiş Milletler’in (BM) Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi’nin birinci maddesinde, kadınlara yönelik şiddet, “ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlamaya veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” şeklinde tanımlanmıştır. Kadına yönelik şiddet aslında cinsiyete dayalı yani kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan ve kadınları etkileyen bir ayrımcılık olup kadına zarar veren, fiziksel, cinsel ve ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamda kadına baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasıyla yaşanan bir insan hakkı ihlalidir.
Kadına yönelik şiddet çoğu kez kadın intiharları, çok eşli evlilik, erken ve zorla evlendirilme, çok çocuk doğurmaya zorlanma, kız çocuk doğurmanın veya çocuksuzluğun sorumluluğunu tak başına üstlenmeyle ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca kadının onayı alınmadan tüplerinin bağlanabilmesi (zorla kısırlaştırma), taciz ve tecavüze uğrama, kadın ticareti, pornografi, işyerinde cinsel taciz ve bunları kimseye anlatmaması için ölümle tehdit edilmeye kadar uzanan bir dizi baskıyı içerebilmektedir. Uluslararası araştırmalar kadına şiddet vakalarının önemli bir kısmında suç faillerinin çoğunlukla kadının eşi, birlikte olduğu kişi veya diğer aile bireylerinin olduğunu ortaya koymuşlardır. Kadın şiddetle çoğunlukla aile içinde karşılaşmaktadır.
Aile içi şiddet
Aile içi şiddet “aile üyelerinden birine uygulanan, onun yaşam onurunu etkileyen, yaşam niteliğini bozan bir dizi olumsuz davranış örüntüsüdür. Nitekim aile içi şiddet, özel alanda gerçekleşen aralarında kan bağı ya da hukuksal bağlılık bulunan, birlikte yaşayan, kısaca kendisini aile olarak tanımlamış bir grup içinde zorlamak, aşağılamak, güç göstermek, öfke, gerginlik gibi nedenlerle bir bireyden diğerine yöneltilen her türlü şiddet davranışıdır. Aile bireyleri arasında yaralama, aşağılama, zarar verme, kimi zaman da ölüm ile sonuçlanan tüm saldırgan ve düşmanca davranışlardır. Kısaca fiziksel, cinsel ve psikolojik saldırganlığı veya zorlamayı içermektedir ve bir ilişkide yer alan bir kişinin diğer kişiyi kontrol etmesine yönelik olarak kullandığı bir davranış kalıbıdır.
Aile içi şiddetin kurbanları ağırlıklı olarak kadınlar ve çocuklardır. Erkek ise ister baba, ister eş, isterse erkek kardeş vb. konumunda olsun, ağırlıklı olarak güce başvurarak şiddet uygulamakta; sahip olduğu fiziksel gücü, materyal, fiziksel ve toplumsal kaynakları ailede görece güçsüz konumda olan üyeler üzerinde bir baskı ve sindirme amacıyla kullanmaktadır.
4. Çocuk ve kadına karşı şiddetin nedenleri
Psikiyatristler, şiddete yönelik davranışa yol açan etkenleri araştırmak istediklerinde çoğu zaman ilk önce bireyin kişilik yapısını incelerler. Şiddete eğilimli bir kişide onu şiddet eğilimli davranışa götüren en önemli etkenler, “yetersiz kalan” ana-baba çocuk-aile ilişkisi, aile şefkati ve ayrıca nesilden nesile aktarılan şiddet içeren davranış biçimleri şeklinde sıralanabilir. Saldırgan davranışın meydana gelmesine yol açan sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlerin yanı sıra, yoksulluk ve işsizlik ile şiddet faktörleri de şiddetin oluşumunda önemli rol oynarlar.
Şiddet çok boyutlu bir olgu olduğundan tek bir nedene değil birçok nedene bağlı bulunmaktadır. Bir başka anlatımla şiddet; ekonomik, psikolojik ve toplumsal boyutları da içine alan geniş bir çerçeveye sahiptir. Şiddetin tek bir nedene indirgenerek algılanması, bilimsel gerçekliklerle bağdaşmamaktadır. Şiddete ilişkin risk faktörleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
- Ekonomik Koşullar: Ailelerin gelir seviyeleri düştükçe, bazı erkekler, evin geçiminden kendilerini sorumlu hissettikleri için çok daha büyük travmalar yaşamaktadırlar. Evin geçimini olması gerektiği şekilde gerçekleştiremediklerini düşündüklerinde de kendilerini yetersiz hissetmekte ve kadına şiddet uygulayarak kadın üzerinde hakimiyetlerini ekonomik olmasa da fiziksel olarak devam ettirmektedirler.
- Eğitimsizlik,
- Kötü aile koşulları (ebeveynlerin zayıf bir benlik, yetersiz bir denetim ve tutarsız davranışlara sahip olmaları, ebeveynlerin aile içerisinde şiddet tutumlarını sergilemeleri veya çocuklarının uyguladıkları şiddet tavırlarına karsı bir ilgisizlik içinde olmaları),
- Şiddete eğilimli gruplar içinde yer almak, erkeğin öfkesini kontrol edememesi,
- Kitle iletişim araçlarından ve popüler kültürden etkilenmek,
- Silahlara kolay yollardan ulaşabilme imkanının bulunması,
- Alkol ve uyuşturucu kullanma,
- Çocuklukta yoğun şiddete maruz kalmak ve/veya tanık olmak,
- Sosyopati (Toplumsal ve sosyal kurallara uyamama),
- Toplu taşıma araçlarındaki kurallara uyamama ya da sosyal çevre içerisinde gösterilen davranış bozuklukları ve kromozom anomalileri,
- Kadının törelere uygun davranması, namusunu koruması gerektiğine dair ataerkil yapı ve değerler. Bu değerlere sahip toplumlarda kadının salt bedene dair bir imge olarak algılanması, düşünsel ve yaşamsal pratiklerde öğretilmekte ve kültürel süreçlerle de yaygınlaştırılmaktadır. Bu algılamanın en önemli sonucu da bu bedene bakanın zihninde çıplaklığın doğması, çıplaklığın çağrıştırdığı tüm öğe ve olgulardan dolayı kadının suçlanması ve nihayetinde; kadının her türlü şiddet, cinsel saldırı, öldürme vb. şekillerde vahşete maruz kalmasıdır.
- Erkeğin güçlü, kadının ondan daha güçsüz olduğuna dair geleneksel düşünce yapısı.
5. Kadınlara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet
Fiziksel Şiddet: Kişiye fiziksel olarak zarar vermeyi amaçlayan vurma, tokat atma, itme, kol bükme, herhangi bir aletle yaralama, sağlıksız koşullarda yaşamaya zorlama vb. hareketleri içermekte ve öldürmeye kadar uzanan çok geniş bir kapsama alanı bulunmaktadır.
Psikolojik (Duygusal) Şiddet: Duygusal şiddet, duyguların ve duygusal gereksinimlerin, zorlamak, aşağılamak, cezalandırmak, öfke, gerginlik boşaltmak amacıyla karşı tarafa baskı uygulayabilmek için tutarlı bir şekilde istismar edilmesi, bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır.
Duygusal şiddete ilişkin bazı davranışlar; sevgi, şefkat, ilgi, onay, destek gibi duygu ve duygusal ihtiyaçların göz ardı edilmesi, küçümsenmesi, dine, ırka, dile, kültürel gruba veya geçmişe ait değer verilen inançların aşağılanması veya onlara aykırı davranmaya zorlanması, kadının maddi ve manevi destek alabileceği kurum ve kişilerden soyutlanmasına yönelik olarak arkadaş ve aile bireylerinin sürekli aşağılanması, görüşmenin denetlenmesi ve engellenmesi, evden kovulma veya evden ayrılmakla tehdit edilmesi şeklinde sıralanabilir.
6. Ekonomik ve cinsel şiddet
Ekonomik Şiddet: Ekonomik kaynakların ve paranın düzenli bir şekilde kadın üzerinde bir yaptırım, tehdit ve kontrol aracı olarak kullanılmasıdır. Koşullar elverdiği halde evin masraflarını karşılamamak, para vermemek, kısıtlı para vermek, ailenin gelir ve giderleri konusunda bilgi vermemek, aileyi ilgilendiren maddi konularda fikir almadan tek başına karar vermek, kişinin mallarına ve gelirine el koymak, çalışmasına engel olmak, istemediği işte zorla çalıştırmak gibi davranışlar ekonomik şiddettir. Ekonomik şiddet genellikle tek seferlik eylemlerden çok sürekli bir durumu tarif eder.
Cinsel Şiddet, cinselliğin bir tehdit, sindirme ve kontrol etme aracı olarak kullanılmasıdır. Cinsel şiddetin varlığına işaret eden bazı davranışlar; kadına cinsel bir nesne gibi davranmak, aşırı kıskançlık ve şüphecilik göstermek, cinselliği bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmak, açıkça başka kadınlara ilgi göstermek ve kadını aldatmak, kaba kuvvet kullanarak cinsel ilişkiye zorlamak, duygusal baskı kullanarak cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz etmek, istenmeyen cinsel pozisyonlara zorlamak ve fuhuşa zorlamak gibi şekillerde ortaya çıkmaktadır.
Ailede erkeklerin kadınlara uyguladıkları cinsel şiddet, aile mahremiyeti adına genellikle açığa çıkmaz. Cinsel şiddet, aile bireyleri arasında maddi ve manevi güç kullanmak suretiyle yaşanmasıdır. Akrabalar arasında meydana gelen cinsel ilişki olan ensest veya halk dilinde fücur ile evlilik içi tecavüz, cinsel şiddetin en yaygın yaşanan iki türüdür. Ayrıca kadına cinsel bir eşya gibi davranmak, cinselliği bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmak, istenmeyen cinsel yakınlıklara zorlamak (ters ilişki, cinsel bölgelere aletle işkence etmek vb.) gibi davranışlar cinsel şiddet örnekleri arasında sayılabilir.
7. Dünyada kadına yönelik şiddet
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı küresel araştırmaya göre, 2013 yılında dünya genelinde kadınların yüzde 35’i fiziksel ve /veya cinsel şiddet yaşamışlardır. Ancak, ulusal bazda yapılan çalışmalar bu oranların %70’leri bulduğu ve şiddetin bu kadınların hayatlarındaki erkeklerden geldiğini ortaya koymuştur.
Dünya genelinde öldürülen kadınların %38’i beraber oldukları erkekler tarafından öldürülmüşlerdir. Beraber oldukları erkek tarafından fiziksel veya cinsel şiddete uğrayıp yaralanan kadınların oranı ise %42’dir. Hamileyken şiddete uğrayan kadınların %16’sı düşük ağırlıklı bebek dünyaya getirmişlerdir. BM’nin verilerine göre 1995-2006 yılları arasında dünyada çok sayıda kadın şiddete uğramıştır. Kadınların Çin, Hong Kong’ta %12’si, Azerbaycan’da %13’ü, Mozambik’te %48’i, Çek Cumhuriyeti’nde %51’i ve Zambia’da %59’u hayatları boyunca en az bir kere fiziksel şiddete maruz kalmışlardır. (Failin kim olduğu belirtilmemiştir).
Kosta Rika, Moldova, Çek Cumhuriyeti ve Mozambik’te kadına şiddete ilişkin ankete katılan kadınların onda birinden fazlası fiziksel şiddete uğradıklarını söylemişlerdir. 15-24 yaş arası kadınlar daha yaşlı kadınlara göre daha fazla şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu dönemde son 1 yılda şiddete uğrayan kadınların oranı Çin Hong Kong, İsviçre, Filipinler ve Polonya’da azalmıştır.
8. Sonuç
Tam bu noktada Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü tüm yüreğimizi sarıyor: “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.’” Şanlı Türk kadını, silkelen ve kendine gel! Senin ataların, annelerin, nenelerin zamanında çift süren, cepheye erzak taşıyan, ormanda odun ve kereste getiren, evi geçindiren, sırtında kağnısıyla kucağında yavrusuyla yağmur çamur demeden savaşın yönünü değiştiren Anadolu kadınıdır. Senin gücün buradan geliyor bunu unutma. Size söylemek istediğim, anlatmaya çalıştığım husus şudur:
Kadınlarımız bir ışıktır. SÖNDÜRMEYİN. Kadınlarımız umuttur. YOK ETMEYİN. Kadınlarımız yoldaştır. ALDATMAYIN. Kadınlarımız annedir. ÖLDÜRMEYİN. Kadınlarımız güneştir. KARARTMAYIN. Kadınlarımız dünyamızdır. BAŞIMIZA YIKMAYIN.
9. İlgili kavramlar
- Fizyoloji: Fizik yapısıyla ilgili.
- Feminizm: 18. yüzyılda Fransa’da filozoflar ve kadın yazarlarca ortaya atılan ve savunulan, daha sonraki yüzyıllarda her toplumda yandaş bulan, kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım.
- Feminist: Feminizm yandaşı olan.
- Kadın sünneti: Kadın genital mutilasyonu olarak da bilinir. Tıbbi olmayan nedenlerle kadın üreme organlarının kısmen ya da tamamen çıkarılmasıdır. Yapılan bu uygulama Afrika, Asya ve Orta Doğu’da bazı ülkelerde ya da ülke içindeki bazı topluluklarda görülür.
- Pornografi: Sanat, yazın yapıtlarında, yayınlarda vb. amacı cinsel dürtülere yönelik olan açık saçıklık, edebe aykırılık.
- Sosyopati: Bir psikolojik bozukluk nedeniyle karşısındakilerin düşünce ya da duygularını anlama kabiliyetinde yoksun olan kişilere deniyor. Sosyopatlık, bir akıl hastalığı değil, kişilik bozukluğu. Sosyopat için, “antisosyal kişilik bozukluğu” olan kişilere verilen addır.
- Kromozom anomalileri: Bir kromozomda meydana gelen yapısal ya da sayısal değişiklikleri gösterir. Genellikle mayoz ve mitozu izleyen hücre bölünmesi sırasında meydana gelen hatalardan kaynaklanırlar.
- Fuhuş: İçinde bulunulan toplumun onaylamadığı biçimde, her önüne gelenle ve genellikle de para karşılığında cinsel ilişkide bulunma eylemi.
- Ensest: Evlenmeleri törece ve yasaca yasaklamış olan, yakın kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki.
- Fücur: Ahlak düşüklüğü.
Kaynakça
Antınay, A. G., & Arat, Y. (2007). Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet. Punto: İstanbul.
Oktay, E. Y. (2015). Türkiye’nin ve Dünyanın Ortak Sorunu: Kadına Şiddet. Journal of Academic Studies, 16 (64).
Makaleyi yazan: Büşra ERALTUĞ
İlk yorum yapan siz olun