Mehmet Rauf tarafından Servetifünun Dönemi’nde yazılan Eylül, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik romandır. Aynı zamanda ilahi bakış açısıyla yazılmıştır. Servetifünun Dönemi’ndeki diğer romanlar gibi Eylül romanı da olay örgüsü bağlamında sadakatsizlik konusunu işler. Mehmet Rauf’un en başarılı eseridir. Romanın başkahramanları Suat, Necip ve Süreyya’dır.
Eylül romanı Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman olarak kabul edilir. Nitekim yazar, romanın başkahramanları olan Necip, Suat ve Süreya üçlüsünün yaşadığı içsel çatışmaları iç tahlillerle gerçekçi bir şekilde tasvir eder. Eser bu yönüyle döneminin en başarılı yapıtlarındandır.
Eylül, Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnû’dan sonra döneminin en iyi üçüncü romanıdır. Balzac’ın ünlü eseri Vadideki Zambak ile konu açısından benzerdir. Bu sebeple Mehmet Rauf’un dünya edebiyatının önemli realist yazarlarından Honoré de Balzac’tan etkilendiği görülmektedir. Aşağıda romanın özeti, konusu ve kahramanlarının özellikleri ile ilgili bilgiler bulacaksınız.
Eylül Romanının Özeti
Eylül romanı bir aşk üçgenini anlatmaktadır. Olaylar beş yıllık evli Suat ve Süreyya çiftinin bir bağ evine taşınması ile başlar. Hassas ruha sahip bir kadın olan Suat, bu yeni yerde ruhunun huzura erdiğini düşünmektedir.
Süreyya sıklıkla halasının oğlu Necip’i yalılarına davet etmektedir. Necip görgülü ve akıllı bir gençtir. Onun bu tavırları kısa sürede Suat’ın ilgisini çekmiştir. Hem Suat hem de Necip kendilerini yasak bir aşkın ortasında bulmak istemez. Bu sebeple uzun süre bu ilişkiyi arkadaşlık boyutunda yürütmeye özen gösterirler.
Zamanla ikili arasındaki ilişkinin tutkusu artmaya başlar. Dedikodular ortaya çıktıkça Necip bağ evinden uzaklaşır. Ancak Necip’in ağır bir tifo hastalığına yakalanması yeniden Suat-Süreyya çifti ile arasındaki bağların kuvvetlenmesini sağlar.
Artık ikili arasındaki sevgi ayan beyan olsa da birbirlerine tam olarak açılma cesaretini gösteremezler. Suat Süreyya’nın böyle bir sadakatsizliği hak etmediğini düşünmektedir.
Roman, Suat’ın bağ evinde çıkan bir yangının ortasında kalması ile biter. Süreyya onu kurtarmak için çabalasa da başarılı olamaz. Durumu gören Necip gözünü kırpmadan alevlerin arasına atlar. Birbirini seven iki insan alevlerin ortasında trajik bir şekilde can verir.
Eylül Romanındaki Kahramanlar ve Özellikleri
Eylül; Necip, Süreyya ve Suat üçgeninde oluşan bir romandır. Roman bu yönüyle karakterlerin ön plana çıktığı bir perspektif çizer. Şimdi gelin Eylül romanının kahramanlarını tanıyalım.
Suat: Aşk ve sadakat gerilimini yaşayan duygusal bir karakterdir. Döneminde yazılan birçok roman kahramanına zıt olarak içerisinde mutlak bir sadakatsiz duygusu yoktur. Her ne kadar Necip’e ilgi duysa da eşini aldatmak istemez. Bu yüzden Necip’e olan ilgisi gelgitlerle doludur. Romanın sonunda yanarak can vermesi anlatıcının ona atfettiği kutsal sevgiyi zedelememesini sağlamıştır.
Necip: Akıllı ve kibar bir beyefendidir. Bununla birlikte Suat’a duyduğu ilgiyi gizlemekte zorlanır. Roman boyunca sevgisine sahip çıkmak ve Süreyya’ya ihanet etmemek arasındaki gerilimi yaşar. Romanın sonunda ise Suat için kendini feda ederek sevgisini kanıtlama fırsatı bulur.
Süreyya: İyi bir insan olmakla birlikte eşinin beklediği inceliklere sahip olmayan bir adamdır. Balık tutmak gibi hobileri hayatının en önemli aktiviteleridir. Eşine ve Necip’e çok güvendiği için bu ikili hakkında çıkan tüm dedikodulara kulaklarını kapatmıştır.
Eylül Romanının Konusu
Eylül romanı yasak aşk konusunu işlemektedir. Bu konuda diğer dönem romanlarından farklı olarak sadakatsizlikle bağlılık çatışması, romanda yasak aşkın önündedir. Nitekim romanın sonunda yasak aşklarına ürkek tutkuyla bağlı olan Necip ve Suat birbirine kavuşamaz.
Hidayet Özcan’a göre (2018) Eylül romanı, Türk edebiyatının en başarılı psikolojik aşk romanıdır. Özcan romanın konusunu şu şekilde özetler:
Mehmet Rauf, Eylül’de dar mekânda, bir mevsimde gelişen yasak bir aşkın, cinselliğe dönüşmeden yaşanması ve bedelinin de ölümle ödenmesini hikâye eder.
Hidayet Özcan
Servetifünun Dönemi, yasak aşk konusunun bolca işlendiği bir zaman dilimidir. Öyle ki Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu adlı eseri de bu konuyu işler. Tek fark, Halit Ziya’nın roman karakterlerinin daha cüretkâr olmasıdır.
Romandaki Can Sıkıntısı Teması
Romanın teması her ne kadar yasak aşkın verdiği ıstırap üzerine konumlansa da aslında can sıkıntısı temada oldukça etkilidir. Nitekim olay örgüsünün bağlantısını kuran unsur can sıkıntısıdır. Bu da romandaki psikolojik bunalım hâlini tetikleyen en temel unsurdur. Bu durumu Özcan (2013) şu şekilde dile getirmektedir:
Mehmet Rauf, Eylül romanını Suad –Süreyya çifti ile Süreyya’nın halazadesi Necip arasındaki gönül münasebeti üzerine kurar. Süreyya, Taşocağı’ndaki bağ evinden sıkılır. Necip de, Beyoğlu ile tezat teşkil eden bu mekânda sıkıldığını belirtir. Eşi Süreyya’yı mutlu görmek isteyen Suad, evliliklerini sorgulayarak iç sıkıntıları yaşar. (…) Yazar “can sıkıntısı”nı, onaylanamayacak bir gönül ilişkisinin ortaya çıkmasında ve olayların akışında bir motif olarak kullanır. Necip ile Suad’ın hâl’den memnuniyetsizlikleri, canlarının sıkılmasına, bir sonraki merhalede önce müzik, daha sonra -özellikle Necip cephesinde- aşkta bu sıkıntıyı giderme arayışlarına yol açar.
Nezahat Özcan
[…] Rauf: Özellikle Eylül romanındaki gerçekçi iç gözlemleri ile öne […]