Türk edebiyatında Celâl Sahir Erozan “kadın şairi” olarak bilinen lirik bir sanatçıdır. Şiirlerinde sıklıkla kadın ve aşk temasını işleyen şair, romantik bir üsluba sahiptir. İstanbul’da doğan Celal Sahir, uzun süre Kabataş ve İstanbul Lisesi gibi kurumlarda edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Ayrıca Cumhuriyet Dönemi’nde Zongundak milletvekili olarak görev yapmıştır. Sanatçı 1935’te vefat etmiştir. Peki, Celal Sahir kimdir?
Celal Sahir, yalnızca bir şair değil aynı zamanda Türk dili çalışmalarıyla bilinen araştırmacı bir kişidir. Nitekim yeni Türk alfabesinin tayini için kurulan komisyonda da görev almıştır. Sanatçı güzel bir sese sahip olduğu için okul yıllarındaki törenlerde ön plana çıkmıştır. Hatta II. Abdülhamid onun bu yeteneği sebebiyle kendisine ödül dahi vermiştir.
Celal Sahir, çok küçük yaşta sivrilen bir isimdi. Bu sebeple daha 16 yaşında Servetifünun Topluluğu’na katıldı. Asıl ismi olan Celâl’in yanına Sahir adını da bu dönemde kendisi ekledi. Servetifünun içerisindeki en genç şair olarak dikkati çeken Celâl Sahir bu özelliğiyle topluluğun sempatik isimleri arasında yer aldı. Ancak hiçbir zaman sanatsal açıdan Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin’in seviyesine ulaşamadı.
Millî Mücadele ile birlikte sanat için sanat anlayışını terk etti. Böylelikle Millî Edebiyatçılara katıldı. Hatta evini de Türk Ocaklarına lokal olarak kullanmaları için tahsis etti. Yazıları ile birlikte Ankara Hükûmetine destek vermeye çalıştı.
Celal Sahir, kadın şairi olarak tanınan bir isimdir. Bununla birlikte onun kadınlara ilgisi sadece aşk boyutunda değildir. Aynı zamanda dönemindeki birçok sanatçı gibi kadın hakları ve kadına yönelik şiddet konusunda da hassas bir isimdir. Bu nedenle kendisine “feminist şair” yakıştırması da yapılmıştır.
Sahir’in en bilinen kitabı “Beyaz Gölgeler”dir. Ayrıca dönemine göre oldukça sade bir dili olan “Sevgisiz Sevgiliye” adlı şiiri en sevilen şiirlerinden olmuştur. İsterseniz bu şiiri Seda Nur Kurt’un sesinden dinleyebilirsiniz.
Divan edebiyatında kadın şairler, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı sahasında görülmeye başlanır. Nitekim hem Türk edebiyatının hem de divan edebiyatının ilk… Daha Fazla