Divan edebiyatında kadın şairler, 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı sahasında görülmeye başlanır. Nitekim hem Türk edebiyatının hem de divan edebiyatının ilk kadın şairleri Amasya’da yetişmiştir. Zeynep Hatun, Türk edebiyatında bilinen ilk kadın şairdir. Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde ise Türk edebiyatında Nilgün Marmara, Didem Madak, Gülten Akın, İnci Adalı ve Birhan Keskin gibi önemli kadın şairler yetişmiştir. Özet olarak divan edebiyatındaki kadın şairlerin edebi kişiliğini ve birer şiirini derlediğimiz bu çalışma divan edebiyatı okurları için bir kaynak olarak hazırlanmıştır.
Divan edebiyatındaki en bilinen kadın şairler Zeynep Hatun, Mihrî Hatun (15. yy.), Hubbî Hatun (16. yy.), Fitnat Hanım (18. yy.), Leylâ Hanım, Şeref Hanım ve Adile Sultan’dır. (19. yy.) Adile Sultan, Osmanlı hanedanında divan sahibi olan tek kadın şairdir.
Kanuni Dönemi’nin en önemli kadın şairi Amasyalı Hubbî Hatun’dur. Asıl adı Ayşe olan Hubbî Hatun, 1566-1574 tarihleri arasında saray nedimeliği yapmıştır. Âşık Çelebi’ye göre Osmanlı ve İran coğrafyasındaki kadın şairler arasındaki en yeteneklisidir. Bir divan oluşturabilecek kadar şiiri vardır.
Divan edebiyatındaki kadın şairler de tıpkı erkek şairler gibi geleneksel kadın sevgili tipine şiir yazmıştır. Yani divan edebiyatında kadın şairlerin konu, hayal ve içerik bağlamında erkek şairlerden hiçbir farkı yoktur.
Türk edebiyatında Kadın Şairi olarak bilinen isim Celâl Sahir Erozan olup sanatçı Beyaz Gölgeler adlı şiir kitabıyla ünlüdür. Erozan’ın şiirleri yoğun bir hümanizm ile doludur. Ayrıca şiirlerinde sevgi temasını, lirik bir üslupla süslü sıkça işlemiştir.
Abstract: Female poets in Divan literature begin to appear in the 15th century. This study, in which we compiled the literary personality and poems of female singers in divan literature, was prepared as a resource for the readers of divan literature. The best known female poets in Divan literature are Zeynep Hatun, Mihrî Hatun (15th century), Fitnat Hanım (18th century), Leylâ Hanım, Şeref Hanım and Adile Sultan. (19th century.)
Female poets in Divan literature, like male poets, wrote poems to the traditional type of woman lover. In other words, female poets in divan literature are no different from male poets in terms of subject, imagination and content.
15. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır. Amasyalıdır. İyi bir eğitim görmüştür. Kadı kızı ve bir kadı eşidir. Çağdaşı olan Mihri Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir söyleşmeleri vardır. Farsçayı şiir yazacak derecede iyi bilmektedir. Zeynep Hatun, şiirlerinde kadınların yadırgayacağı çeşitli düşünceler barındırır; Kadının isteklerini açgözlülük olarak nitelendirir ve döneminin kadınının aşağılık konumundan sıyrılma isteğini sık sık dile getirir.
Tıpkı alçak gönüllü bir erkek gibi, bilge olmak isteğini vurgular. Yumuşaklık, sevecenlik gibi kadına özgü bazı değerleri, zayıflık ve ruhsal eksiklik diye nitelendirir. Âşık Çelebi, “Meşairüş-şuara” adlı kitapta, Zeynep Hatun’un yaşamının son döneminde şiiri bıraktığını, inzivaya çekildiğini anlatır.
Fatih dönemi kadın şairlerindendir. Fatih adına divan tertip ettiği söylenmekle beraber bu divan elde bulunmamaktadır.
GAZEL Keşfet nikabını yeri göğü münevver et Bu âlem anasırı firdevs-i enver et Depret lebini cüşe getir hacz-i kevseri Anber saçını çöz bu cinanı muattar et Hattın berat verdi saba yeline dedi Tez er Hatay'a Çin'i tamam et müseehhar et Yâra yolunda âşk ile derdinden ölenin Kim der sana ki hecr ile cânın mükedder et Zeynep çü dost zülfü gibi tarümarsın Divane olma şiirini divan ü defter et Zeyneb ko meyli zinet-i dunyaya zen gibi Merdane var Sade-dil ol terk-i ziver et
15. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır. Amasyalı olduğu bilinmektedir. Asıl adı Mihrünnisa ya da Fahrünnisa’dır. “Mihrî” mahlasını kendisi de bir şair olan babası Mehmet Çelebi bin Yahya’dan (Belâyî) aldı. Hiç evlenmedi. 15.yy. da yaşamış olan Mihri Hatun, kendisi de “Belayi” mahlasıyla şiir yazan bir Osmanlı kadısının kızıdır. Kültür düzeyi yüksek bir ailede yetişen kadın şairler arasında yer alan Mihri Hatun yaşadığı dönemde saygı duyulan edilen bir şair olmayı başarmıştır.
Sultan II. Bayezid ve oğlu Şehzade Ahmed’in Amasya Valiliği sırasında kentte toplanan bilgin ve sanatkârların meclislerine katıldı.
Diğer divan şairi kadınlardan aşkı çekinmeden kullanmasıyla ayrılır. Şairi Necati Bey’i kendisine örnek aldığı, şiirlerini Necati Bey’e gönderip fikrini öğrenmeye çalıştığı iddiaları da vardır. Söylentilere göre Necati Bey ile aralarında duygusal yakınlaşma vardı. Ayrıca şiirlerinde, Müyyedzâde Abdurrahman Çelebi ve Sinan Paşazâde İskender Çelebi’ye duyduğu aşka dair ipuçlarına da rastlanır.
Necati’nin “döne döne” redifli gazeline bir nazire söylemiştir. Divan’ı vardır. Divan’ın İstanbul’da üç nüshası vardır. Moskova’da basılmıştır( Mihri Hatun, Divan, Yay. E.İ. Maştakova, Moskova, 1967).
GAZEL Ben umardım ki seni yâr-ı vefâ-dâr olasın Ne bileydim ki seni böyle cefâ-kâr olasın Hele sen kaaide-î cevrde eksik komadın Dostluk hakkı ise ancağ ola var olasın Reh-i âşkında neler çektüğüm ey dost benim Bilesin bir gün ola aşka giriftâr olasın Sözüme uymadın ey asılası dil dilerim Ser-i zülfüne anın âhiri ber-dâr olasın Sen ki cân gül-şeninin bi gül-i nev-restesisin Ne revâdır bu ki her hâr ü hasa yâr olasın Beni âzâde iken aşka giriftâr itdin Göreyim sen de benim gibi giriftâr olasın Bed-duâ etmezem ammâ ki Huda’dan dilerim Bir senin gibi cefâ-kâra hevâ-dâr olasın Şimdi bir hâldeyüz kim ilenen düşmanına Der ki Mihrî gibi sen dahi siyeh-kâr olasın
18. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır. Döneminin ünlü âlimlerinden Şeyhülislam Esat Efendi’nin kızıdır. Nüktedan ve hazırcevaptır. Arapça ve Farsçayı iyi bilen bir şairdir. Genel kanı 1842’de doğduğuna yönelik olsa da çeşitli kaynaklarda 1830’lu yıllarda doğduğu belirtilmektedir. Doğum yeri konusunda da ihtilaf mevcuttur, bazı kaynaklara göre Trabzonlu bazı kaynaklara göre ise Orduludur. Babası Hazinedarzade Vezir Süleyman Paşa’dır. Küçük yaşlarda ailesiyle beraber İstanbul’a taşındılar, Fıtnat Hanım burada iyi bir eğitim gördü. Burada genç yaşta evlendi, fakat bu evliliği kısa sürdü. Bu kısa süren ilk evliliğinden daha sonraları çok şikâyet etmiştir. Özellikle bu ilk eşinin kıskançlığına dayanamıyordu.
İlk eşinin kuruntuları ve kıskançlıkları yüzünden gazel söylemeyi bırakmıştır. Bu ilk evliliğinden sonra Bahriye Nezareti mektupçusu olan Mehmet Ali Efendi ile ikinci evliliğini yaptı.
Edebi başarılarının yanı sıra hattatlığı ile de ünlüdür, kendi elleriyle yazdığı bir Kuran’ı Süleyman Nazif Bey’e hediye etmiştir. Son dönem Osmanlı edebiyatının en ünlü kadın isimlerinden olan Fıtnat Hanım 1911 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Edirnekapı Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Divanı vardır. Divan yeni harflerle yayımlanmıştır( Fıtnat Hanım Divanı, Hazırlayan Mehmet ARSLAN, İstanbul, 2006). Şiirleri kadın şair olarak farklılık göstermez. Şair, Divan edebiyatının geleneksel sanat anlayışına sadık kalarak şiirlerini yazmıştır.
GAZEL Neşve-i cam-ı muhabbetle gönül cûş eyler Çekilen der ü gamı cümle feramûş eyler Kıl hazer alma sakın âşık-ı zârın âhın Seni bir şûh-ı sitemkâra felek dûn eyler Bir nigehle komadı derdimi takrîre mecal Çeşm-i mestin nice guyâları hâmûş eyler Hâle-i mah gibi sineye çekmiş mihri Bezm-i vuslatta o kim yâri derâgûş eyler Sen hem gülşen-i hüsnünde figan et cü hezar Fıtnata derd-i dilin o gül gûş eyler
Leyla Saz (1850- 6 Aralık 1936) Türk besteci, yazar, şair. 19. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Türkiye Cumhuriyet’nin ilk yıllarına tanıklık etmiş, bu dönemde yaşanan kültürel geçiş sürecini eserlerine yansıtmış bir sanatçıdır. Osmanlı harem hayatını ve İmparatorluğun son döneminde kadınların yaşamını anlatan anıları değişik dillere çevrilip ilgi görmüştür. Tanınmış mimar Vedat Tek’in ve İstanbul’un işgal yıllarında şehremini (belediye başkanı) olarak görev yapmış Yusuf Razi Bel’in annesidir.
İstanbul’da doğmuş; yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. İyi bir aileden gelen Leylâ Hanım, 19. yüzyılın usta şairlerinden Keçecizâde İzzet Molla’nın akrabasıdır ve ondan etkilenmiştir. Bazı şiirlerinde dayısı İzzet Molla’yı üstad olarak anar. Kaynakların Mevleviliği benimsediğini bildirdikleri Leylâ Hanım İstanbul’da ölmüştür.
Şiir yazmaya 14 yaşında başlamış olan Leyla Hanım, Fıtnat Hanım ile birlikte dönemin mecmualarında açık imzası görülen ilk kadın şairlerdendir. Divan geleneğini takip ederek yazdığı şiirlerinin toplanabilen kısmı ilk kez 1928’de ‘Solmuş Çiçekler’ ismiyle yayımlanmıştır. Esere ünlü şair Abdülhak Hamit Tarhan bir ön söz yazmıştır.
Son dönem Divan şiirinin vasat sanatçılarından olan Leylâ Hanım edebiyat tarihimizdeki yerini hanım şair olmasına borçludur. Divanında Mevlana’yı öven şiirlerin bulunması Mevleviliği benimsediği görüşünü kuvvetlendirir. Şiirlerinde bir Mevlevi şeyhi olan Şeyh Galip’in etkisi de görülür. Divan sahibi olan Leylâ Hanım’ın anılan eserinin Mısır’da ve İstanbul’da eski harflerle yapılmış olan iki baskısından sonra yeni harflerle yapılmış üçüncü baskısı da bulunmaktadır (Leylâ Hanım Divanı, Haz. Mehmet ARSLAN, İst. 2005). Divanın gazeller bölümünde her kafiyeden en az bir gazel bulunması onun şaire olarak iddialı olduğunu göstermektedir.
Bazı gazellerinin sonunda Mevlana anılmakla birlikte daha çok beşeri aşkı işlediği görülmektedir. Hatta gazel ve şarkılarında konu gereği dile getirdiği sevgi, içki ve eğlence meclisleri bir kadın olarak onun yanlış anlaşılmasına bile yol açmıştır. Hem dayısı hem de hocası olan İzzet Molla’dan birkaç şiirinde söz eden Leylâ Hanım, onun bazı beyitlerini tazmin ve bir gazelini tahmis etmiştir. Divan şiirinin Baki gibi eski usta şairlerine nazire yazmış ve dönemin şairlerinden bazılarının şiirlerini tanzir etmiştir.
GAZEL Yârin âşıkları ile ülfeti pek güçtür güç O peri vahşidir unsiyyeti pek güçtür güç Sakın aldanma gönül vâ’d-ı visâl-i yâre Sonra derd ü elem ü mihneti pek güçtür güç Beni âfv eyle eğer meclise girdiyse rakip Çekemem doğrusu bu sıkleti pek güçtür güç Ders-i aşkı açalım dersini vaiz kapasın Zâhidin bârid olur sohbeti pek güçtür güç Sohbeti yâr ile de pekçe uzatma Leylâ O peri vahşidir ünsiyeti pek güçtür güç
İstanbul’da doğmuştur. 19. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır. Kaynaklar Şeref Hanım hakkında fazla bilgi vermez. Ancak, Divan’ında bulunan padişah II. Mahmud’a ve Valide Sultan’a yazdığı övgülerden, hayatının maddi sıkıntı içinde geçtiği anlaşılmaktadır. Dindar ve Mevlevi tarikatına mensup bir kişidir. Divan’ında Mevlana ve Mevlevi büyükleri için yazılmış şiirleri vardır.
Divan’ı önce eski harflerle, daha sonra da yeni harflerle basılmıştır (Şeref Hanım Divanı, haz. Mehmet ARSLAN, İst. 2002). Divan hem muhteva hem de dil ve ifade özellikleri yönünden Şeref Hanım’a kadın şairlerimiz arasında önemli bir yer kazandırmıştır. Onun şiirlerinde yenilik bulunmamakla birlikte, eskinin başarıyla tekrar edildiği görüşünü kaynaklar paylaşırlar.
O da dönemin modasına uyarak eski ve yeni birçok şaire nazire yazmıştır. Son olarak, Şeref Hanım’ın dönemindeki çoğu şairden başarılı olduğu, özellikle aruza hâkimiyeti, kusursuz söyleyişi, duygu ve hayal inceliğiyle döneminin öteki hanım şairi Leylâ Hanım’dan daha üstün olduğu söylenebilir.
GAZEL Dildeki dag-i füruzanım ile eğlenirim Geceler kendi çerağınım ile eğlenirim Ederim züver-i aguse-i hayalim yâri Daima hidmet-i mihmanım ile eğlenirim Söyletip çektiğini şuh-i cefakârından Sergüzeşt-i dil-i nalanım ile eğlenirim Komaz avare vü tenha beni manend-i safa Yine derd-ü gam-i cananım ile eğlenirim Dest-i ahım dokunup saz-i derunun teline Nağme-i nale vü efganım ile eğlenirim Söyleyip serd-i mihmetle nice taze gazal Şeref eş'ar-i perişanım ile eğlenirim
Âdile Sultan, 19. yüzyılda yetişen kadın şairler arasındadır.
Şiirleri, edebiyat ve şiir kültürünün olduğunu göstermektedir. Âdile Sultan 1826 yılında, İstanbul’da, Sultan 2. Mahmut ile eşlerinden Zernigar Sultan’ın kızı olarak doğdu. Babası Sultan 2. Mahmut sanatçı kişiliği ile öne çıkmış, özellikle hat ve musiki ile yakından ilgili bir padişahtı. Âdile Sultan sarayda çok iyi bir eğitim görmüş, daha sonra da Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa ile evlenmiştir. Mehmet Ali Paşa daha sonra sadrazam olacak, ama çiftin mutlu evliliği ciddi kayıplarla yüzleşecektir. Öncelikle üç çocuklarını kaybederler, daha sonra Mehmet Ali Paşa ölür, son olarak da genç kızı Hayriye Hanım Sultan vefat eder. Ölümlerle sarsılan Adile Sultan yoğun bir kedere gömülür, Nakşibendi tarikatına girer. 1898’de vefat eder. Türbesi İstanbul Eyüp’te, Bostan İskelesi yakınındadır. Nakşibendi tarikatına bağlı olması nedeniyle şiirlerinde tasavvuf düşüncesi ağır basar. Hece ölçüsüyle de şiirler yazmıştır. Divan’ı vardır.
Babası, annesi, kardeşleri ve çevresi hakkında yazdıkları dönemin saray erkânının ve yönetiminin anlaşılmasına yardımcı olur. Bunun dışında Adile Sultan’ın önemli bir vasfı da Osmanlı hanedanından Divan tertip etmiş tek kadın şair olmasıdır. Ayrıca Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman) Divanı’nın basılmasını sağlamıştır.
Hayatında bir dönüm noktası teşkil eden kayıplarının etkisini şiirlerinde görmek mümkündür. Çocuklarının ve eşinin arkasından hissettiği hüznü çeşitli şiirlerinde yoğun bir biçimde işlemiştir.
Şiirlerinde Yunus Emre, Fuzuli ve Şeyh Gâlip gibi ünlü şairlerin etkisini görmek mümkündür. Şiirleri 1996’da “Adile Sultan Dîvânı” ismiyle yayımlanmıştır.
GAZEL Aşkta kanun imiş âşıklara cevr eylemek Âşık oldur kim cefâ-yı yâre sabretmek gerek Aşk nâz ü şîve evvel gösterir âşıklara Âşık ol demde ona cânı fedâ etmek gerek Âşıkın ancak murâdı dostunun maksûdudur Çekse de bin derd ü mihnet hep sebât etmek gerek Arzû-yı dü-cihândan geçmedir aşka nişân Terk-i cân edip reh-i cânâna azm etmek gerek Âftâb-âsâ bilip her zerresin nûr-ı safâ Her belâ dosttan gelir kim merhabâ etmek gerek Havf-ı a'dâ eylemez olan müsellah aşk ile Yanmadan Hakka erilmez pertev-i tevhîd gerek Nefsle cehd et tecellî eylesin aşk-ı Hudâ Beyt-i kalbi Âdile ma'mûr ü pâk etmek gerek
Büyük Türk Klasikleri, Fıtnat, C7, İst, 1987, s.11.
İslam Ans. Fıtnat mad. Ali Canip Yöntem, C. 4, İst. 1988, s. 626.
Büyük Türk Klasikleri, Şeref Hanım, İsmail ÜNVER, C. 8, İst. 1988, s. 148.
Nihad Sami BANARLI, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. 2, İst. 1987. s. 840.
Büyük Türk Klasikleri, Leyla Hanım, İsmail ÜNVER, C. 8, İst. 1988. s. 141.
Atilla ÖZKIRIMLI, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, 4.b. C. III. İst. 1987. s.796.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 6, İst. 1986, s. 87.
10. Simit Çay Edebiyat Etkinlikleri Şiir Yarışması, dünyanın dört bir tarafından ve farklı geçmişlerden gelen… Daha Fazla
Tarih, edebiyat ve kurmaca kavramları birbirleriyle derin bir ilişki içinde olan, ancak her biri farklı… Daha Fazla
Tatilde deniz suyunun sıcak olmasını tercih edenler için Türkiye, birbirinden güzel plajları ve sıcak deniziyle… Daha Fazla
Emir Timur, Türk kökenli büyük bir savaşçı ve devlet adamıdır. Bununla birlikte, etnik geçmişinde Moğol… Daha Fazla
Myra Antik Kenti, farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir antik şehir olarak Demre Çayı deltasında yer… Daha Fazla
Öz Türkçe isimler ve eski Türk isimleri sözlüğümüzde, Türkçe kökenli erkek ve kız isimleri anlamlarıyla… Daha Fazla
Yorumlar