Cevdet Kudret, Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en büyük isimlerinden biridir. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk edebî topluluğu olan Yedi Meşalecilerin üyesidir. Aynı zamanda edebiyat tarihi ve teorisi üzerine birçok araştırma kaleme alan sanatçı, çok yönlü bir edebî kişiliğe sahiptir. İşte bu söyleşimizde Cevdet Kudret’in kızı Ayşe Kudret ile sanatçının hayatı ve edebî kişiliği üzerine konuştuk.
![](https://simitcay.com/wp-content/uploads/2021/02/0.jpg)
A. Ayşe Kudret Kimdir?
Öncelikle bize Cevdet Kudret ile ilgili bu söyleşiyi yapma fırsatı sunduğunuz için çok teşekkür ederim. İsterseniz söyleşimize sizi tanıyarak başlayalım. Ayşe Kudret kimdir? Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Rica ederim, Cevdet Kudret’le ilgili her etkinliğe katılmak, el vermek için her zaman hazırım.
1940 yılında Ankara’da doğmuşum. İlkokulu Maltepe, Sarar İlkokulu’nda okudum.
İlkokulu bitirdiğim yıllarda yabancı dil, özellikle İngilizce, iş bulmak için çok iyi olanaklar sağlıyordu. Babam, politik nedenler dolayısıyla uzun yıllar işsiz bırakıldığı için ailem beni iyi İngilizce eğitimi veren bir okula göndermek böylece geleceğimi garantilemek istiyordu. Dar gelirli bir aile olmamıza karşın, ben ilkokulu bitirdiğim sırada, 1951 yılında, babamın liseler için hazırladığı ders kitapları kabul edildi ve çok tutuldu. Böylece ailenin eline iyi sayılabilecek bir para geçti. Bu parayı eğitimim için kullanmaya karar vererek beni Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne kaydettirdiler. Ben tek çocuk olarak her şeyin benim etrafımda dönmesine o kadar alışmıştım ki ailenin benim için katlandığı bu fedakarlığın pek de farkında değildim. Onlara yeterince teşekkür etmediğim için hala üzüntü duyarım.
Edebiyata meraklı olduğum ayrıca, babam da edebiyatçı olduğu için üniversitede edebiyatla ilgili bir konu üzerine eğitim almak istedim. Mezun olduğum yıl Ankara, DTCF’nde Tiyatro Enstitüsü açılmıştı. İki yıllık bir okuldu, kısa sürede dört yıla çıkartılarak fakülte olacağı söylendiği için buraya kayıt oldum. Ne var ki iki yılın sonunda Enstitü fakülteye dönüşmedi. Bir yıl bekledim gene olmadı bunun üzerine İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne yazılarak oradan mezun oldum.
Mezun olduktan sonra kendime bir meslek edinmem gerekiyordu. Şansıma o yıl Türkiye Televizyon Yayın Kurum’u kuruldu. Ben de birçok genç gibi televizyonda çalışmak üzere işe alındım. 1968-’74 yılları arasında Ankara, 1974-’86 yıllarında da İstanbul Televizyonu’nda eğitim – kültür programları hazırladım.
1971 yılında kısa süren bir evlilik yaptım. 12 Mart muhtırası’nın verildiği kıyıcı yıllardan bizim evliliğimiz de bir biçimde nasibini aldı ve 1974 yılında boşandık.
1986’ da iki arkadaş TRT’den ayrılarak bir prodüksiyon şirketi kurduk ve çeşitli firmalara tanıtım filmleri hazırladık. Sekiz yıl sonra iş ortağımın bazı sorunları, benim de babamın vefatı üzerine annemle daha yakından ilgilenme zorunluluğum dolayısıyla prodüksiyon şirketini kapattık.
Emekliliğe alışmak önceleri zor oldu. Ne var ki, babamın ölümünden sonra onun adına koyduğumuz Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri’ni düzenlemek edebiyat dünyasından kopmamamı sağladığı gibi 80 yaşımda hâlâ olumlu bir iş yaptığım duygusunu sürdürmeme yardımcı oluyor.
Türk edebiyatının önemli kalemlerinden biri olan Cevdet Kudret’in kızı olmak nasıl bir duygu?
![](https://simitcay.com/wp-content/uploads/2021/02/005-1928-Yedi-Mesaleciler-700x1024.jpg)
Toplumumuz, ne yazık ki, değerli insanlarının kıymetini bilen onların eserlerini yaşatmaya gayret eden bir toplum değil. Her şeyden önce onun adını yaşatmak konusunda bir sorumluluk duygusu taşıyorum. C. Kudret’in ölümünden hemen sonra edebiyat dünyamızdan onun sesini eksik etmemek adına ailesi olarak Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri’ni koyduk. Cevdet Kudret’e Saygı, Cevdet Kudret’e Mektuplar gibi kitapların hazırlanmasını, bütün kitaplarının yeniden basılmasını sağladık.
Bu sorumluluğun dışında babam Cevdet Kudret’in edebiyatçı olmasından öte saygın bir kişi olması elbette bana onur veriyor.
B. Cevdet Kudret’in Edebî Kişiliği
Cevdet Kudret yalnızca Cumhuriyet Dönemi’nin ilk edebî topluluğu olan Yedi Meşaleciler’in önemli bir şairi değildi. O, aynı zamanda edebiyat üzerine birçok araştırma, ders kitabı ve inceleme kaleme alan üretken bir isimdi. Babanızın bu eserleri meydana getirme süreçlerini bize nasıl anlatırsınız?
Cevdet Kudret, DP iktidarı döneminde Bitlis Ortaokulu’na, kıdeminin altında bir görevle, Türkçe öğretmeni olarak atanınca öğretmenlikten istifa etti (1950). Bu tarihten sonra özel ya da resmi hiçbir kuruluşta işe alınmadı. Bunun üzerine ailenin geçimini sağlamak için önce lise edebiyat ders kitapları ardından inceleme-araştırma kitapları hazırlamaya yöneldi.
Cevdet Kudret, her şeyden önce çok çalışkan bir insandı. Bir ömür boyu, hastalandığı son bir buçuk yıl hariç, her sabah saat beşte, altıda kalkıp daktilosunun başına geçer, günde 10-12 saat çalışırdı. On yedi yıl işsiz bırakılmış bir insanın ömür boyu böyle bir disiplin içinde çalışması, üretmesi bana hep olağanüstü gelmiştir.
Son derece mükemmeliyetçi bir insandı. Böyle bir insanın, “Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman”, “Karagöz”, “Ortaoyunu” gibi kapsamlı kitapları hazırlamasının; ne kadar araştırma, emek, bilgi, sabır gerektirdiğini siz düşünün. Ona yardım edecek asistanları filan yoktu, her şeyi kendisi iğne ile kuyu kazar gibi arar, bulur, değerlendirirdi. Fotokopi bile olmayan zamanlarda belgeleri el yazısı ile kopya ederdi. Bu kitapların hazırlanmasında ona en ufak yardımı dokunan birileri olduysa, onların adlarını kitaplarında mutlaka belirtir, kullandığı her malzemeyi belgelerdi.
C. Hayatının Dönüm Noktaları
Cevdet Kudret’in yaşamında onun edebî derinlik ve zenginliğini besleyen dönüm noktası diyebileceğimiz hadiseler nelerdir? Cevdet Kudret’in hayatıyla ilgili edebiyat tarihine not düşmek istediğiniz neler var?
Cevdet Kudret, hayatı ile ilgili dönüm noktalarını Kalemin Ucu kitabındaki “Konumuz Cevdet Kudret II, Yaşdönümü Görüşmesi” başlıklı deneme yazısında kendisi not düşmüş.
“1907 yılında İstanbul’da doğdum. Yoksul bir ailenin çocuğu idim. Görülüyor ki, daha ilk adımda, küçük bir azınlığın keyifli yaşamına değil, büyük bir çoğunluğun sıkıntılı yaşayışına aday olarak gelmiştim dünyaya. Bu sıkıntı bir ömür boyu sürdü.”
“Özel yaşayışımı etkileyen ikinci olay, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması. O sırada yedi yaşında idim. Babam askere alınmış, evdeki iki kadınla, iki çocuk evde kalmıştı. Herhangi bir yerden herhangi bir gelirimiz yoktu. Kapalıçarşı’daki hazır elbiseciler için annemle, büyükannemin geceli gündüzlü diktikleri basma entarilerin geliri ile geçinmeye çalışıyorduk. Birkaç yıl sonra da babamın ölün haberi geldi. Artık, gelecekteki umut kapıları da yüzümüze kapanmıştı. Burada benim özel yaşayışımla halkın çoğunun yaşayışı birbirinden ayrılmaz. O günlerin benim çocukluk dünyamdaki korkunç izlerini silip atamadım hiçbir zaman.”
“Yaşayışımı etkileyen üçüncü olay, Demokrat Parti iş başına geçtikten birkaç ay sonra Bitlis’e sürülmek istenişimdir. Yabancı bir çevrede kim bilir başıma ne çoraplar örülecekti. Gitmeyip istifa ettim. Tam yirmi yıl açıkta kaldım. Ekmek parası peşinde koşmak sanat çalışmalarımı aksattı.”
Ç. Cevdet Kudret’in Edebî Çevresi
Cevdet Kudret’in edebiyat çevrelerinde görüş alışverişinde bulunduğu dostları var mıydı? Onun edebiyata bakışını etkileyen önemli figürler kimlerdi?
Şair Ahmet Haşim’i sever, Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerini kusurlu bulurdu. Yedi Meşalecilerden Ziya Osman yakın arkadaşıydı. Yaşar Nabi iyi bir dostuydu. Gençliğinde Z. Osman ve Y. Nabi ile elbette fikir alışverişinde bulunmuştur. Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Abidin Dino, Sabahattin Ali ile görüşürlerdi ve elbette edebiyat konuşurlardı ama onların fikirlerinden etkilenir miydi bilemem. Daha sonraları Nezihe Meriç, Hilmi Yavuz, Mina Urgan, Müntekim Öktem, Sevgi Sanlı dostları arasına girdiler. Hep edebiyat, sanat konuşulurdu başka bir şeye ilgi duymazlardı ki! Konur Ertop’la ise çok yakındılar. Bodrum’da yaşarlarken yazıları için gerekli malzemeyi bulamadığı zaman Konur bey bunları bulur gönderirdi.
Bu kişiler karşılıklı ev gezmeleri yapılan kişilerdi bunların dışında edebiyat dünyasından başta Aziz Nesin, Tahsin Yücel, Behçet Necatigil, Haldun Taner, Oktay Arayıcı haberleştiği kişilerdi. Bu isimler aklımda kalanlar, benim bildiklerim. Tabii ki bütün edebiyatçılarla tanışıklığı ahbaplığı vardı.
D. Şiirde İşlediği Konular
Cevdet Kudret şiirlerinin sizce ön plana çıkan özelliği nedir? Babanızın şiirleri arasında sizin için diğerlerinden özel bir yere sahip olan eserler var mı?
Şiirlerini topladığı tek kitabı “Birinci Perde”yle (1929) ilgili sanıyorum en doğru değerlendirmeyi Behçet Necatigil yapıyor. Necatigil’e göre bu kitapta “Bireysel duyguları, münzevi ve kötümser ama orijinal açılardan arada hikâye ve balad imkânlarından da faydalanarak başarıyla yansıttı.”
Ben, en çok “10 Ölüm Şarkısı” adı altında topladığı şiirlerini severim.
E. Cevdet Kudret’in Eğitimci Yönü
Doğan Hızlan babanız için “Ders Kitaplarının İlk Maskeli Kahramanı” tanımlamasında bulunuyor. Gerçekten de onun yazdığı ders kitapları bugünün Türk dili ve edebiyatı öğretim programlarının belirlenmesinde hâlâ önemli bir model. Babanızın eğitimci yönü ile ilgili bizlere neler söyleyebilirsiniz?
Önce “maskeli” sözüne bir açıklık getirelim. Bitlis’e sürgün edildikten ve öğretmenlikten istifa ettikten sonra Cevdet Kudret lise edebiyat kitapları yazma işine girişir. Ancak, bunları kendi adıyla yayınlayamaz çünkü sürgüne gönderilen bir kişinin kitaplarını Talim Terbiye kabul etmez. Bu nedenle bu kitapları Abdurrahman Nisari takma adıyla yayınlatır. Maskesi bu isimdir.
C. Kudret, hukuk fakültesinden mezun olduğu halde edebiyat öğretmenliğini seçmiş bir kişi. Demek ki kendisinde o yeteneği ve isteği görüyor.
Edebiyat eğitiminin, teorik bilgi yerine doğrudan kaynağa gidilmesi, örnekler üzerinden sorular, cevaplar üretilmesi yoluyla verilmesi gerektiğini düşünüyor. Ders kitaplarını da bu prensibe uygun biçimde düzenliyor.
F. Cevdet Kudret Ödülleri
Aile olarak genç şair ve yazarların yetişmesine ne denli önem verdiğinizi biliyoruz. Düzenlediğiniz yarışmalar ve verdiğiniz ödüllerin yararlı olmadığını düşünenler var. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Herkes için yeni bir yazar keşfetmek son derece zevkli bir şeydir. Yeni bir dil, yeni bir bakış açısı, yeni bir anlatım barındıran bir kitabı okumak insanı sevince boğar. Ben böyle bir kitap yakaladığım zaman sonuna doğru, kitap bitiyor diye üzülürüm. Ancak Cevdet Kudret Ödülleri’ne yalnızca genç yazarlar katılmıyor. İsim yapmış yazarlarımızdan da ödül alanlar oldu.
Ödüller bir işe yarıyor mu? Çok sorulan bir soru. Bence herkes ortaya çıkardığı bir yapıtın, yargısına güven duyduğu kişiler tarafından beğenilmesini ister yoksa ödüle zaten katılmaz. Biz de seçici kurul üyelerimizi çok özenle seçmeye gayret ediyoruz. Üyeler, bu zor görevi üstlenip zamanlarını, bilgilerini, birikimlerini ortaya koyarak ödüle katılanlar arasından en iyiyi seçiyorlar. Ülkemizde binlerce kitap basılıyor, ödüller bunların arasından bir kitabın, yazarın adının duyurulması açısından kuşkusuz yarar sağlıyordur diye düşünüyorum.
G. Cevdet Kudret’in Edebî Mirası
Son olarak Cevdet Kudret sizin için ne ifade ediyor? Onun bıraktığı edebî miras hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
![](https://simitcay.com/wp-content/uploads/2021/02/018.-1024x683.jpg)
Cevdet Kudret, edebiyatçılığı filan her şey bir yana, kaybettiğim çok kıymetli bir varlığı ifade ediyor.
Üzerinden yirmi sekiz yıl geçmesine karşın hâlâ çok çok çok özlüyorum.
Edebi mirasına gelince. Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, Örneklerle Edebiyat Bilgileri sadece lise öğrencileri için değil üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okuyan öğrencilerin yanı sıra alanla ilgili çalışan araştırmacılar için de başvuru kaynağı olma özelliğini kuşaklar boyunca koruyacaklardır. Prof. Dr. Handan İnci’nin yeniden gözden geçirip titizlikle yayına hazırladığı bu kitapların yeni baskıları 2016, 2018 yılında Kapı Yayınlarından yayımlandı.
Ortaoyunu ve Karagöz kitapları, Cevdet Kudret’in, “Benden sonra bir şey kalacaksa bu iki eser kalsın.” dediği Türk tiyatrosu için kaynak kitaplardır.
Otobiyografik özellikler taşıyan ve üç ciltlik bir seri oluşturan Sınıf Arkadaşları, Havada Bulut Yok, Karıncayı Tanırsınız adlı romanları ise Türk toplumunun iki Dünya Savaşı arasındaki 30 yıllık kesitini anlatır. Bu kitaplar roman olmaktan da öte yeni kuşaklar için bu döneme ait bir bilgi kaynağıdır. Mart ayında Kapı Yayınları yeni baskılarını yayımlayacaktır.
Edebiyat tarihine önemli notlar düştüğümüz bu söyleşi için size Simit Çay edebiyat Etkinlikleri olarak teşekkürü bir borç biliriz.
Bu yazıdaki fotoğrafların telif hakları Ayşe Kudret’e ait olup fotoğraflar onun izniyle yayımlanmıştır.
Söyleşiyi Gerçekleştiren: Ensar KILIÇ
![Ayşe Kudret ile Cevdet Kudret Üzerine Söyleşi](https://simitcay.com/wp-content/uploads/2021/03/simitcay-meta-veri.webp)
![Simit Çay Edebiyat (Akademik)](https://simitcay.com/wp-content/uploads/2017/10/cropped-logo-e1508659767431-20.png)
[…] Ayşe Kudret ile Cevdet Kudret Üzerine SöyleşiAyşe Kudret ile Cevdet Kudret Üzerine Söyleşiyonetici1 tarafındanCevdet Kudret, Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en büyük isimlerinden biridir. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk edebî topluluğu olan Yedi Meşalecilerin üyesidir. Aynı zamanda edebiyat tarihi ve teorisi… […]