Edebiyat, insanı merkeze alarak yaşamdaki çatışma ve izlenimleri dil vasıtasıyla aktarmayı temel alan sanat dalıdır. Yani edebiyatın gerçek anlamda malzemesi dildir. Sözlü edebiyatta konuşma dili ve toplumsal hafıza ön plandadır. Nitekim yazılı edebiyatta ise ölçünlü dilden yararlanılır.
Dil, insanların yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirmesini sağlayan organik bir iletişim aracıdır. Bu yönüyle tüm insan toplulukları mutlaka bir dile sahiptir. Bu sebeple tüm toplulukların sözlü ya da yazılı bir edebiyatı vardır.
Dünyada gerçek anlamda bir dile sahip olan tek canlı insandır. İşte bu yüzden dünya üzerinde sadece insanoğlu bir edebiyata sahiptir. Diğer canlılar bal petekleri gibi estetik ürünler ortaya koysa da bunlar içgüdüye endekslidir. Sonuç olarak bunları edebî bir faaliyet ya da sanat kabul etmek mümkün değildir.
Edebiyatı varlığın evi olarak gören ve edebiyatın dil maddesiyle yaratıldığına inanan Heidegger’in konu hakkındaki şu sözleri önemlidir:
Sanatın özü edebiyattır. Edebiyatın özü ise hakikatin temellendirilişidir
Heidegger
Edebiyatın özü ve içeriksel malzemesi
Edebiyat temelde dili işleyen bir sanat dalı olsa da içerik olarak edebiyatı besleyen birçok farklı alan vardır. Nitekim edebiyat felsefe, tarih ve psikoloji gibi alanlarla ilişkilidir. Öyle ki tüm bu saydığımız alanlarla edebiyatın ortak noktası hepsinin özünün insan olmasıdır.
İnsan dünya üzerinde analitik ve yüksek bir yordama kabiliyetine sahip tek canlıdır. Bu sebeple sanatsal üretimin de merkezindedir. İnsanın üretimi salt yaşam becerileri ile sınırlı değildir.
Etiyopya coğrafyasındaki ilk insan fosillerinden Irak’ta bulunan arkaik insan mezarlarına kadar insanın olduğu her yerde sanattan izler bulmak mümkündür. Bu sanatsal gelişimin ileticisi de edebiyatın malzemesi olan dildir. Çünkü insanlık dil ve edebiyat sayesinde soyut düşünme yeteneğini kazanmıştır.
Yalnızda insanı anlatan ya da başka bir deyişle öznesi insan olan eserler modern bir edebî eser olabilir. İnsansız bir edebî eser, dünya medeniyeti ile bağı kopuk bir metinden ibarettir. Bu sebeple edebiyatta insan unsuru zayıf eserler her zaman tartışma konusu olmuştur. Örneğin Türk edebiyatının ahenk açısından en mükemmel örneklerinden biri olan Cenap Şahabettin’in Elhan-ı Şita şiiri bile “insansızlık” ile eleştirilmiştir.
Edebiyatın nitelikleri
Teorisyenler, edebiyatın nitelikleri hususunda bugüne kadar birçok farklı parametre ortaya koymuştur. Bununla birlikte edebî eserlerin niteliğini belirleyen beş temel kriter şunlardır:
- Edebiyat insanı anlatmalıdır.
- Edebî eser, içinden çıktığı toplum veya küresel müşterekler ile ilişki kurmalıdır.
- Bir yazınsal ürün, olumlu ya da olumsuz bir algı yaratmayı başarmalıdır.
- Örtük ileti evrenine sahip olmak, edebî bir eser için kaçınılmazdır.
- Edebî bir metin, okurla iş birliği yapmalıdır çünkü hiçbir eser kitlelere ulaşmadıkça yazınsal bir değer ifade etmez.
Kaynakça
Kaya, A. İ. (2008). Çanakkale Şiirinin Ontolojik Analiz Metoduna Göre Değerlendirilmesi. Türkoloji Kültürü, 1(2).
Kula, O.; Sakallı, C. (2005). “Göstergebilimsel yaklaşım yazınsal alanda ne denli işlevselleşebilir?.” Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 22.1 (2005).
İlk yorum yapan siz olun