En büyük yazarlar hep en içine kapanık insanlardan çıkar. İnsan; içinde koşturan, iç duvarına sürekli çarpıp duran duygularını takip etmekte zorlanıyor daima. Aslında onlar dışarı çıkmak için her gün duvara bir çizik atıyor, bizse onları tahliye etmemek için sürekli debelenip duruyoruz.
İçimizdeki dünyada yaşayanların ve yaşananların farkında değiliz adeta. Kimisi alt ranzadan üst ranzaya bağlamalar eşliğinde atıflarda bulunuyor, kimisi el oyası örüp radyodaki müziğe eşlik ediyor, kimisi ağaçtan oyduğu gemilerle uğraşıyor kimisi de küçücük bir pencereden kuşların özgürce uçuşunu seyre dalıyor. Hepsinin acı ya da tatlı bir hikayesi var daima. Ama bu dünyanın bir de koğuş ağası var elbette. Hepsinin içinde en yoğurulmuş, en pişmiş ve de en kaşarlanmış olanı. Aslında bütün “Duygu Koğuşu”na o hükmediyor. Haraç kesiyor, moral bozuyor ve elbette ki kavga çıkarıyor sürekli. İç ayaklanmalara o sebebiyet veriyor. Kendinden emin olmayan bir kaç duyguyu da o sürüklüyor peşinden, o kirletiyor. Belki de içeride ölümlerine bile o sebep oluyor, kendi yapmamış süsü veriyor hem de.
Siz de duygularınız çok safmış gibi inanıyorsunuz, hepimiz inanıyoruz.
Çoğu zaman onların söylediklerine inanıp yanlışlara doğru gidiyor, dönülmez hatalara düşüyoruz. Peki bu her zaman yanlışa mı sebebiyet veriyor? Elbette ki hayır. Bazen bizi yüceltiyorlar, almadığımız övgüleri onlar sayesinde alıyor, kendimizle gurur duyuyoruz. Peki bu ne zaman meydana geliyor? Sadece yazabildiğimiz zaman. Onların hikayelerini kağıda dökebildiğimiz zaman sadece. Biz onları yüceltebilmeliyiz ki onlar da bizleri ödüllendirsinler karşılığında. Belki kırmızı kadife kutulu bir plaket, belki buzlu camdan kesme bir ödül, belki de sadece bir “Katıldığınız İçin Teşekkür Ederiz”.
Onların duygularını sadece onların ağzından, ilk şahıstan dinleyebiliriz. Duygunun duygusu olur mu peki derseniz, kulak verin duyabilirsiniz. Hani size “Yap!” diye bağıran bir ses var ya, işte o sizin duygularınızın sesi farkında değil misiniz? Hadi yapın şimdi! Siz de yazın! Şiir, şarkı, roman, hikaye ya da basit bir anı işte. Salıverin onları dışarı ve saydırmayın daha fazla doğacak güneşin saatini. Siz de huzur bulun ve sonra oturup “Duygu Koğuşu” ile hikayelerinizi aynı kağıda beraber yazın. Ve unutmayın ki ne kadar içinizde tutarsanız hayatın tadına o kadar geç varırsınız!..
Sizin de yazınız sitemizde yayımlansın.
İlk yorum yapan siz olun