(1993-…) Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği 2015 mezunu. Meslekte altıncı senesi. Çok Mu Erken, Hoş Buldum Dünya şiir; Yüreğim Benek Benektir hikâye kitaplarının yazarı. Betik dergisi editörü.
Şairin Betik’te çıkan yazıları:
- Ayşe Büyükyıldırım ile Söyleşi Zarif Bir Evren: Klasik Türk Edebiyatı
- Ruhum Evrenin Kanatları Altında
- Türk Mitolojisi Evreninde Geyik Motifi Üzerine Genel Bir İnceleme
- Ruhlar Âleminde
- Ölü Ruhlar Ormanı Romanına Genel Bakış
- Sürgün Ruhu: Ahıska
Yorumlar
Hızlı yaşam; hızla ilerleyen, baskılı ve “Seda”lı bir şiiri; dingin bir yaşam ise “kubbedeki hoş Seda’yı” şiir dünyasına sunmuştur. Elinizdeki bu kitapta, duygunun sedası şiirsel âlemin derinliklerinde konuşmuş, sizlere düzyazıya dökülemeyecek engin bir hikâyeyi hissettirmiştir.
ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER
ALUŞYA
11.06.2020
“Mavi yemişler avucumda,
Yeni biçilmiş çimlerin üstüne oturmuş,
Güneşin son selamını kucaklıyorum…”
“Yaşamak güzeldir.” diyeli İsmet baba,
Oldu hayli an…
Oysa damarlarımda hoyratça akan kan,
Senin savaşın bitti, demekte…
Doktor Ox’tan libretto kümeleri,
Dirimle çınlarken can kulağımda,
Sesler, diyorum
Sonra eneke tutuyor elimi,
Yorga kalan suskunluk…
Gözlerimi kapatıyorum tüm âleme….
Gözlerimi tüm âlemin âlemlerine,
Sıkı sıkı
Hiddetli
Metanetle
Dirayetsiz
Yorgun
Kapatıyorum…
Aluşya!
Bir kalbe incinmeden girmek,,,
Yitirmemek kaygıdan—
Ufuk çizgisine dek uzanan
Gerçekleri,
Tek bir hayal için
Terk etmemek…
Mümkün mü?
Günebakan tarlasında
Omzunda taşıyamayacağın bir yük
Gene de
Aydınlık hâlâ
Hâlâ sıcak…
Umut,
Yeni sürülmüş bir tarla gibi
Tohumlarını gömmüş içine…
Toprak,
Ufacık bir yağmur damlası beklemekte…
Süratle düşmekteyim…
Seda Nur Kurt
OLSUN
22.03.2020
Hiç sormadan o,
Sen anlat kalbim;
Kırılan bir yer var, oyuk,
Öyle kalmasın…
Yalnızlık senin,
En büyük derdin,
Öylece kalsın…
Sınırlar sınırsız,
Yollar yakın dahi uzak,
Mutluluk oba oba dolmuş çukura,
Ağzında tadı, ekşi, soğuk…
Öylece bırak…
Uzun bir gecenin telaşında,
Bir uzun dua,
Bir köklü amin…
Allah’ım, yüzyıllık bir arzudur bu;
Öyledir, olsun…
Derinden, sana giden…
Derine, sana giden…
Derinde, sana giden…
Öyleyse, kalsın…
Üşümek bir yaz günü,
Üşümek eller sıcacıkken…
Burnumun ucu değmeden yanağına,
Üşür ruhum…
Sorgu-sual-ecel-kaza
-hakkım helaldir her cefana-
Bir umut senle,
Bir an…
Sadece…
Öylece kal…
Eğilip bükülürken uzamda an,
Sesimden hızlı kalp atışım.
Ufalıp sığarken avucuna,
Evrenin sonu ellerinin ısısı…
Öylece gitme,
Bakkala, evine, sokaklarına…
Hem bensiz evin neden var?
Öylece susma,
Anlat içinde ne varsa…
Hem içinde benden gizli ne var?
Bir insan bir insanı tamamlar, laf!
Bir insan değil o,
Aynadaki yansımam.
Tamamlanalım diye değil,
Ayna olsun diye…
Kalbimiz birlikte ritmini sevdi…
Seda Nur Kurt
ÇİTLEMBİK 23.11.2019 Kayalıkların ardı sıra iki çitlembik... Yüpürgen ezgilerle kuşatılmış izbe zaman... Kımıltısız inlemeler ve akışkan dinginlik... Neresinden tutsam kavrayamadığım tenin... İki kişilik sevdayı tek başıma göğüslemekten değil güçsüzlüğüm; birine deli olmak için bile ruhsat gerekli, izinleri alamıyorum... Gece gündüz düşlemek, düşümdeki gerçek; gerçekteki düş... Düşüş sert oldu bu kez, keskin, soğuk... Amansız bir düşman bu yalnızlık. Sakin bir nehir diledim, içinde yıkanmak belki arınmak için. Suçumun kefareti mi içimdeki solgun deniz? Kalbimin mezarlığındaki ruhsuz suratlar? Ellerim her uzandığında yılgın boşluk, bu treni de kaçırırsam açlıktan öleceğim! Bir kez daha sesim duyulmazsa zehir ayak uçlarımdan kana karışacak... Azar azar, demişti şimdi anlıyorum. Eksilecek ve nihayet, ağlamak geçmiş zaman kipine bürünecek. Sevmenin yeterliğini kaybedeceğim. O zaman beni bulup kendini yeniden sevdirebilecek misin? Seda Nur KURT
GERÇEKLER ÇAYDANLIĞIN BUHARINDA 01.09.2013 Bütün renkler mimoza çiçeği, Tüm kokular kardelen, Ve tüm aşklar leylaktır şimdi. Kapılar kapalı. Hayalleri hayaletler kovalıyor. Işıkları yakan yabancı sesler suskun. Şehir, ölüm uykusuna teslim… Sokaklardan sessiz çığlıklar yükseliyor. -beni kimse görmüyor- “Herkesin yok saydığı bir insan, Belki de gerçekten yoktur.” Tüm gerçekler bir çaydanlığın buharında tütüyor. Artık her renk beyaz bana, Her renk kara… Gökyüzü isyan yağmurlarında… Biri gelecekti, Çiçeklerin rengârenk açması için. Sonrası, beyaz atlarla cennete uçan aşkların arkasından yaktığımız ağıtlardı; Ezgisi başıboş, nakaratı tekdüze… Sonrası, nisan yağmurları gibi berrak acılara kanat çırpan rüzgârlardı. “Herkesin unutmak için bir formülü vardır.” Ben çay içerim: Açık ve şekersiz… Sallama çay: Kalbimi sallandırdığım darağacıdır. “Unutmak elimdeydi, düştü…” “Herkesin unutmak için bir sebebi vardır.” Benim tüm sebeplerim sevmek için(di). Kalbim, bu dünyada barınamayacak kadar temizdi. Bu yüzden önce yüreğimi yıkadım ben, Çamur rengi esanslarla… Sonra hayallerimi daldırdım, Siyah bir boya kovanına. Artık istesem de gelemem sana. Sen mavi bir rüyasın, bense karayım baksana: KAPKARA… Artık istesen de gelmem sana! Seda Nur KURT
NİHÂYET
17.06.2017
Cam kırıkları ayağımın altında…
Şehrin ışıkları aydınlık…
Gönül kisvesi buğulu…
Sağanak yağdı hüzün.
Bir şarkı tutturdum:
“Nihâyet…”
Kaldırım taşı asfaltla uyur,
Ben senle uyuyamam.
Bana sarıldığında,
Kalbimin her sokağına bir güneş…
Bir de öpsen…
“Nihâyet…”
Kumsalda kitap okur,
Sahilde midye yer,
Ortada sıçan oynar,
Plajda voleybol
iki küçük balık…
Şimdi buradasın.
Hiç gitmesen.
Şöyle içten,
Nihâyet, desem…
Seda Nur Kurt
PORTMANTO 02.07.2013 Şehrin yolları ağır hasarlı… Caddeye çıkan tüm sokaklar lağım kokuyor. Kestirmelerden geçip burnumu tıkamayı, Koşa koşa gelmeyi de bilirim. İçimden gelmiyor. Absürt duygularla çıkılmaz ki yola. Kaldırımları kana bulaya bulaya, Her sokakta bir cellâtla gelemem sana. Gece yarıları uykum bölünüyor. Mısra mısra heceliyorum soğuğu. İnsan yaz günü de üşürmüş öğrendim. Dokuzuncu kattan atlamayı da düşündüm. Faaliyete geçebilirdim ama o zaman Seni hiç göremezdim. Ruhum kömürden mi kirlendi, bilmiyorum. Üstüm başım kenevir. Pis işler dönüyor karşı hayatta, Sen bulaşma! Yaka paça üzerine saldıran kimse yok; Hayal gücün formunda… Yarın gidebilirsin, tabii. Valizlerin ağırlığı var üzerinde anlıyorum. Otobüs kokuyorsun. Adi bir kolonya uzatmışlar eline. Ayıp olmasın diye almış olmalısın. Öteden beri kimseyi kıramazsın bilmez miyim? Sakalların fena dağılmış. Kavgada mı ağarttın saçlarını? Epeydir görmüyorum seni. Ama hiç değişmemişsin. Yeni geldin, hemen gideceksin… Tüm vaktini kiralamış birileri… Uykun bile satılık… Benimse beş kuruşum yok bir dakikanı almaya. Şekerli kahve yaptım, Soğumadan iç; Sonra gidersin… Fırında börek var, kıymalı. Tok da olsan bir dilim yersin, Yani yerdin. Valizine temiz havlu koydum. Bir de bir resmim kalmış içinde. Sanırım atmayı unuttun. Onu da attım merak etme. Bir kilo sabunla yıkasan da üstünden çıkmaz, Ayrılığın kokusu. Ben denedim de… Yolun sağından yürü, çimler ıslak… Sabaha kadar konuşurum bak! Veda falan etme işte. İşe gidiyormuş gibi, “Ben çıkıyorum.” de git. Akşam gelmeyince, merak ederim, Sonra geçer. Korkuluk gibi dikilme tepemde. Özgürsün işte! Komidinden gülüşünü, Portmantodan bakışını al, git. “Ben çıkıyorum.” de, git. Gelirken de ekmek almayı unutma… Seda Nur KURT
İlk yorum yapan siz olun