Doğarsın belki hiç doğmak istemediğin halde. Hadi doğduğunu geçtik artık engellemek söz konusu değildir çünkü. Bu sefer yaşamaya başlarsın. Başında bir anne, bir de baba dediğin iki insanla. Ne kadar iyi ya da ne kadar kötü yetiştireceklerinin kendileriyle hiç alakası olmasa da. İnsanın kendisinde biter ya iş çünkü. Başındakiler sana ne kadar yapma, etme dese de sen dinlemez, burnunun dikine gidersin. Artık serpilmişsindir. Kendi kararlarımı kendim alacağım artık dersin. Yaş olmuştur on sekiz. İstediğin okula gidememiş, istediğin mesleği seçememiş, onu da geçtim ben okumayacağım diyememişsindir.
Sonra kendi kendine sadece ispat etmek için bir şeyleri saçma sapan bir yerde, kendinle alakası olmayan bir işte çalışmaya başlarsın. Bakarsın ki yaş olmuş yirmi. Bir de üstüne inat uğruna evlenirsin, hayatına bir derdin bir yenisini daha eklersin. Oldu mu sana dert tepesi. Tabii bu sürede halen istemediğin işte çalışıyor, istemediğin insanla hayat sürmeye devam edersin. Bırakamazsın da. Neden mi? Etraf ne der sonra? Etraf senin için önemli değildir ama aileler için önemlidir. Arada otuz yıl vardır çünkü. Sonra yaş olur yirmi beş. Hayatının yarısına gelmişsindir ya da yarındır hayatının sonu bilemezsin.
Bu sürede kendin için ne yaptın diye sorarsın kendine. Ya da aile fertlerin ne yaptı ki kendileri için? Hiçbir şey değil mi?
Hayat çok kısa sevgili okurlar. Ya yarın ölecek gibi hayatı yaşamalı ya da bence hiç yaşamamalı. Bunun geç farkına varan ben, artık kendim için bir şeyler yapmalıyım bunu anladım ve paylaşmak istedim sizlerle. Yirmi beş yaş her ne kadar insanlar için küçük bir yaş gibi görünse de aslında öyle değilmiş. Fark etmesi zor da değil. Hayallerinize sımsıkı sarılın, sağlık olduktan sonra insan her şeyi kendi istediği gibi yeniden yapılandırabiliyor. Bunu fark ettim ben en azından. Siz de farkına varabilirsiniz. Umudu tükenen varsa tükenmesin. Hayat her sabah yeni başlıyor…
İlk yorum yapan siz olun