Kaybolan İnsanlığımız | İnsanlar tüm doğaya hükmeden en itibarlı, en şerefli yaratılan varlıktır. Birbirini seven, iyilik yapan, komşusu açken tok yatmayan, iyi insanlardık. Kültürümüz de dinimiz de bize iyiliği emreder. Oysaki şimdilerde bakıyorum ki bu artık birer efsaneye dönüşecek iyilik. İnsani özelliklerini yitirmiş, mutasyona uğramış bizim insanlığımız. Hani en yüce kavramdı insanlık? Nereye gitti değerlerimiz?
Çevremize baktığımızda hep nefret, şiddet, ön yargı, insan hayatına saygısızlık,
Bencillik, mutsuzluk, umutsuzluk…
Komşunla arkadaşınla, akrabanla konuştuğun vakit hep umutlarını tükettiklerinden, hayal kırıklıklarından, geçim derdinden bahsederler. En önemli, mutlu günlerimizde bile mutsuzuz.
Haberleri dinliyoruz, gazeteleri okuyoruz. Hepsi bize savaşların, açlıkların, ölümlerin, sömürülen ya da kurban edilen insanların dökümünü veriyor. Seksen yaşındaki ihtiyar dedemin ölümüm ancak evinden gelen leş kokusuyla ortaya çıkışı haberi ancak hayret dedirtecek tipten. Televizyon spikerleri bu haberleri mimiklerinde herhangi bir üzüntü ifadesi olmadan veriyor. Bu haberin arkasında da şarkılı türkülü haberleri geçiyorlar. Yemek masasında yemeğimizi yerken patlayan bombayla eli kesilen adama bakıp iştahla çorbamızı içebilir hale geldik. Yani duyarsızlaştık.
İnsan onuruna ve insan haklarına saygısızlığın tablosunu çiziliyor ve biz bunlara seyirci kalıyoruz. Böylece insanı insan yapan yüce duyguların günden güne yok olmasına git gide alışıyor, şartlanıyoruz.
Peki, ne yapmalıyız? Öyle elimizi eteğimizi çekip olanlara müsaade etmemeliyiz. Öncelikle toplumun bilinçlenmesi ve eğitilmesi için gerekli seminerler, kursların açılmasını sağlamalıyız. Dayak yiyen, eşinin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kalan kadınların bunun bir kader olmadığını öğretmeli ve kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir sanat öğrenmelerine olanak sağlamalıyız. Her gün gelen kadın cinayetleri, tecavüz haberlerine gereken tepkimizi vermeli, caydırıcı cezaların verilmesi için yasa çıkarılması için gerekli kamuoyunu oluşturmalıyız. Sesimizi duyurmalı toplumun sesi olmalıyız. Böyle yapmazsak artık biz ve bizden sonra gelenler, insanlığımızı masallardan, öykülerden öğrenecek çocuklarımız ise bencil birer yaratık olarak yaşamlarını sürdürecekler.
Şehnaz DAVUTOĞLU
Türkçe Öğretmeni
Yazarın aşağıdaki yazısını da okuyabilirsiniz:
İNGİLİZCE YAZILARA DİKKAT EDİN
İlk yorum yapan siz olun