Özet: Naili, Türk edebiyatında sebkihindi akımının etkisinde kalarak derinlikli bir hayal dünyası inşa eden önemli bir şairdir. Ayrıca şarkı nazım şeklini icat eden kişidir. Naili, edebî kişiliğini maddeler hâlinde kısa özetlemek gerekirse:
Abstract: Naili is an important poet who built a deep metaphor world by being influenced by the sebkihindi movement in Turkish literature. He is also the one who invented the “şarkı genre”. To briefly summarize Naili’s literary personality:
Bu yazı Ensar KILIÇ tarafından yazılan lisans tezinden (Balıkesir Üniversitesi, 2014) üretilmiştir.
Nâilî veya Nâilî-i Kadîm olarak bilinen 17. yüzyıl divan şairi. Ayrıca bazı kaynaklarda Nâ’ilî Mustafâ olarak da geçmektedir. (Gölpınarlı, 1953: s. 3) Kaynaklarda Nâilî-i Cedîd olarak geçen Manastırlı Hoca Nâ’ilî Sâlih Efendi (1823–1876) ile karıştırılmaması için kendisine Nâilî-i Kadîm denmiştir. (Odunkıran, 2010: s. 113) İstanbul’da doğan şair, Neşâtî ile birlikte Türk edebiyatında sebkihindi akımının öncülerinden olmuştur. Nâilî’nin doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Ancak 1623-1639’da gerçekleşen Osmanlı-Safevi Savaşı sırasında IV. Murat’a bir kaside sunduğunu düşünürsek, 17. yüzyılın başlarında doğduğu düşünülebilir.
Şairin yaşamı hakkındaki bilgileri daha çok şiirleri ve maden kalemindeki görevi dolayısılığıyla edinmekteyiz. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Nâilî, babasının yolundan giderek maden kaleminde memuriyete başlamıştır. Şairin duyuş ve düşünüş derinliğine baktığımız zaman iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Nitekim Safâ’î Tezkiresi’nde şairin iyi bir eğitim gördüğü ancak medrese öğrenimi görmediği anlaşılmaktadır. Şairin anne ve babasını erken yaşta kaybetmesi onun yaşam boyu sürecek sıkıntılı hâlinin başlangıcı olmuştur.
Ancak kasidelerine hiçbir zaman istediği ilgiyi bulamamış, yaşamı boyunca maddî zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Yalnızca bir dönem Salih Paşa ve Sadrazam Ahmet Paşa tarafından himaye edilmiştir. (TDOE, 2005: s. 499)
Nâilî, Halvetiye tarikatına mensup bir şairdir. Şairin, kendisi de bir Halvetiye şeyhi olan ve İran şiirindeki ince anlatım zevkinin edebiyatımızdaki en büyük ustalarından biri olarak kabul edilen Neşâtî’den aldığı dersler onun edebî kişiliğini oluşturmasında önemli bir yere sahiptir. (B. M. Tahir, 1972: s. 260) Onun şiirlerinin edebî değeri, dönemi ve daha sonrasında yazılan tezkirelerin hemen hemen hepsinde takdir görmüştür.
Nâilî tezkirelerde anlatıldığı üzere güçsüz yaradılışlı ancak incelik sahibi bir insandır. Özellikle maden kalemindeki işinden azledilip Fazıl Ahmet Paşa tarafından Edirne’ye sürülmesi onun yaşama daha da karamsar bakmasına neden olmuştur. Şair burada Halvetiye tarikatının Gülşenî koluna bağlanmıştır. Edirne’de yokluk içinde bir yaşam geçiren Nâilî, ölümünden kısa bir süre önce F. Ahmet Paşa’dan affını istediği bir kaside sayesinde İstanbul’a dönmüş, 1666’da vefat etmiştir. (Mengi, 2008: s. 208)
Nâilî bir yüzyıl sonra Şeyh Gâlib ile zirveye ulaşacak sebkihindi akımının Neşâtî ile birlikte 17. yüzyıldaki en güzel örneklerini vermiştir. Nâilî her şeyden önce kendi üslubu olan bir şairdir. Bu da onu Türk edebiyatındaki önemli klasik şairlerden biri yapmaktadır. Bir gazel şairi olmanın yanında kasideleri ile de tanınmaktadır.
Nâ’ilî, tek beyitlik söyleyişler içinde yoğun anlamlar ve görülmemiş hayaller sığdırmayı başarmıştır. Bilinen mazmunlara yenilerini katmış veya onları yepyeni bir açıdan ele almıştır.
Kelime seçiminde ve bu kelimeleri bir araya getirmekte usta olduğu için güzel ve sağlam söyleyişin örneklerini vermiştir. (Kabaklı, 1985: s. 389-90) Onun şiiri anlatım bakımından son derece sağlam ve edebî bir şiirdir. Nâilî, Gâlib’in bütünleştirdiği anlam-anlatım bütününün anlatım olarak temellerini kuran kişidir. Onun ince hayalleri ve Arapça-Farsça tamlama öbekleriyle kurduğu estetik bütünler edebiyatımızda yeni bir çığır olarak nitelendirilmiştir. Şairin ince duygu dünyası ve özgün buluşları; divan şairlerinin pek çoğundan üstündür. Faik Reşat, Nâilî’nin Nef’î’den sonra yeni ifadeler bulmada divan şiirinin en iyi ikinci şairi olduğunu söylemektedir. Ancak bu konuda Muallim Naci’nin şaire önemli bir eleştirisi vardır. Naci’ye göre Nâilî yer yer yeni söyleyişler uğruna şiirin güzelliğini feda etmektedir.
Zor bir yaşam geçiren şairlere baktığımızda onun en âşıkane gazelleri yazdığını belirtmektedir.
Nâilî’nin şiirinde tasavvuf önemli bir yer tutmaktadır. Ancak kendinin de belirttiği gibi o yalnızca bir tasavvuf şairi olarak adlandırılamaz. O insana ait zevklerden divanında insani birer ihtiyaç olarak bahsetmektedir. Şair her ne kadar genellikle tanrısal aşk ile ilintili eserler meydana getirse de maddi dünya ile bağlantılı şiirler de yazmıştır. Bunun için ona tam bir mutasavvıf demek mümkün olmayacaktır.
Nâilî’yi en çok etkileyen iki şair Neşâtî ve Nef’î’dir. Şair özellikle Neşâtî’den aldığı dersler sırasında sebkihindiyi daha iyi tanıma fırsatı bulmuştur. Ayrıca Nef’î okuyarak şiirdeki buluş yeteneğini geliştirmiş, tüm sanat yaşamı boyunca koşulsuz bir anlatım güzelliği peşinde koşmuştur. Şairin Nef’î’nin şiirlerine yazdığı birçok nazire bulunmaktadır. Şeyhülislâm Bahâyi ve Şeyhülislâm Yahyâ Efendi de Nâilî’nin nazire yazdığı şairler arasındadır.
Nâilî divan edebiyatının mevcut anlam değerlerinin dışına çok da çıkmayı denememiştir. İşte onun şiirine gerçek değerini veren şey de şairin mevcut olanaklar dâhilinde hazırda bulunan eserlerden daha farklı ve özgün bir anlatımı yakalamış olmasıdır. Divan edebiyatının Türk topraklarında doğuşu Fars etkisiyle olmuştur. Bundan dolayı Türk şiiri uzun süre kendi benliğini bulabilme mücadelesi vermiştir. Kuşkusuz bu mücadelenin belki de ilk büyük savaşçısı Necâtî Bey’dir. Necâtî’nin şiirinde duyumsamaya başladığımız Türkçenin ifade bazında dirilişi özellikle 17. yüzyılla birlikte gelişimini tamamlamıştır. Bu yüzyıl sanatkârları Fars edebiyatından gerek akım bazında gerekse yapıt olarak etkilenmiş olsa da şiirlerde yerel bir söyleyişin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. İşte Nâilî’in edebiyatımızdaki en büyük önemi de bu açıdandır. Neredeyse bütün tezkireler onun Neşâtî ile birlikte yeni bir çığır açtığını söylemektedir. Bu iki şairimiz divan edebiyatının mevcut olanaklarıyla yeni bir anlatım geliştirmeyi başarmıştır.
İfadenin uzun ve sanatkârane oluşu itibariyle yine Fars edebiyatından etkilenseler de kendisine özgü bir anlatım geliştirmeyi başarmıştır. Bu konuda Gölpınarlı şöyle demektedir: “Naili de bütün divan şairleri gibi kendisinden önce gelip geçen şairlerden ve kendisiyle çağdaş olan bu şairlerin şiirlerinden ilham almış, aynı estetik ve aynı teknik dâhilinde aynı mazmunları kullanarak hüner göstermeye çalışmıştır ve gerçekten de bu ayniyetçi edebiyatta orijinalite göstermek pek güç olduğu hâlde bunu, mümkün olduğu kadar başarabilmiştir.”
Haluk İpekten’e göre bestelenmek üzere murabbalar yazarak şarkı türünün ortaya çıkmasını sağlayan kişi Nâilî olup onun şarkılarında diğer şiirlerinin aksine yalın bir dil kullanmıştır. (Şenödeyici, 2012: s. 1935)
Şairin bilinen tek eseri Dîvân’dır. Şairin divanı 1970’de tenkitli metin olarak Haluk İpekten tarafından hazırlanmıştır. Ayrıca Dîvân’ın Mısır’da yapılmış bir baskısı da vardır. Yine Gölpınarlı’nın 1953’de yayımladığı “Naili-i Kadim: Hayatı, Sanatı, Şiirleri” adlı eseri Nâîlî Dîvânı ile ilgili yapılmış bir diğer önemli çalışmadır. Bunun yanı sıra, Dîvân’ın yazma nüshalarında, mecmualarda ve cönklerde de Nâilî’ye ait kimi şiirler bulunabilmektedir. 2012’de Özer Şenödeyici’nin yaptığı bir çalışma ile Dîvân dışında kalan bu şiirler bir araya getirilmiştir. (Şenödeyici, 2012: s. 1925-1939)
BANA REDİFLİ GAZEL Sîne gülzâr-ı mahabbet nâle bülbüldür bana Vakt-i dâğ-efrûzi-i dil mevsim-i güldür bana Cünbişinden dâğ-ber dildir gazâlan-ı Huten Nâfe-rîz-i kâm ü hâhiş kim o kâküldür bana Hissedâr eyler şemîminden dili hengâm-ı âh Fikret-i zülfün ki her dem tâze sünbüldür bana Zûr-ı bâzû-yı nigâhım dest-bürd-i işvedir Çâk-rîz-i ceyb ü dâmân-ı tahammüldür bana Nâ’ilî i’caz-ı nutkumdur ki eyler ter-zeban Hâme kim şem’-i şebistân-ı tahayyüldür bana Vezin: fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün
ÂŞİNÂ REDİFLİ GAZEL Bîgâne-i mahabbetin olmaz gam-âşinâ Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşinâ Kûyun ki Kâbe-i dil ü candır olur mu hîç Leb-teşne-i zülâl-i gamın Zemzem-âşinâ Sûr-ı safâ-yı vuslata olmaz firîfte Halvet-güzîn-i ışkın olan mâtem-âşinâ Ermez mi Nâ’ilî dem-i subh-ı inâyete Olmaz mı goncezâr-ı emel şebnem-âşinâ Vezin: mef’ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün
ANDELîB REDİFLİ GAZEL Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb Bir hâra baktı bir güle zâr oldu andelîb Şehnâme-hânlık eyledi Keyhüsrev-i güle Destân-serâ-yı sebz ü bahâr oldu andelîb Feryâda başladı yine her perri hârdan Dîvân-serâ-yı gülde hezâr oldu andelîb Gül gördü pâre pâre ciger gonca gark-ı hûn Memnûn-ı zahm-ı hancer-i hâr oldu andelîb Ey Nâ’ilî vedâ’-ı gül ü bâğ u râğ idüp Mehcûr-ı yâr u dâr u diyâr oldu andelîb Vezin: mef’ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün
Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın “Ey mektup, sende gönlüm gibi sevgilide kaldın. Başım üzerinde yerin varken sevgilinin tülbendinin kıvrımında kaldın.” (Mısra-i berceste olarak)
Bursalı Mehmed Tahir (1972), Osmanlı Müellifleri, Hazırlayan: A.F. Yavuz, İ. Özen, C. 2, Meral Yayınları: İstanbul.
GÖLPINARLI, Abdülbâki (1953), Naili-i Kadim: Hayatı, Sanatı, Şiirleri, Varlık Yayınları: İstanbul.
KABAKLI, Ahmet (1985): Türk Edebiyatı, İstanbul, C. 2.
MENGİ, Mine (2008), Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ: Ankara.
ODUNKIRAN, Fatih (2010), “Nâilî Salih Efendi Ve Kenz-İ Nasâyih İsimli Manzum Pend-İ Attâr Şerhi”, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, S. 42.
ŞENÖDEYİCİ, Özer (2012), “Nâilî’nin Bilinmeyen Şiirleri ve Onlar Hakkında Bazı Mülâhazalar”, Turkish Studies, C. 7/1.
Türk Dünyası Ortak Edebiyatı (TDOE) [2008], Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi, C. VI, Ankara.
Yeşiloğlu, A. Mine (2006), “Nâilî”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 32, s. 315.
APA 7 Atıf Sistemi, Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association) tarafından geliştirilen bir kaynak gösterim… Daha Fazla
Brezilya’dan Japonya’ya İnsan Manzaraları, farklı coğrafyalarda yaşayan insanların hayatlarını, kültürlerini ve hikâyelerini bir araya getiren… Daha Fazla
10. Simit Çay Edebiyat Etkinlikleri Şiir Yarışması, dünyanın dört bir tarafından ve farklı geçmişlerden gelen… Daha Fazla
Tarih, edebiyat ve kurmaca kavramları birbirleriyle derin bir ilişki içinde olan, ancak her biri farklı… Daha Fazla
Tatilde deniz suyunun sıcak olmasını tercih edenler için Türkiye, birbirinden güzel plajları ve sıcak deniziyle… Daha Fazla
Emir Timur, Türk kökenli büyük bir savaşçı ve devlet adamıdır. Bununla birlikte, etnik geçmişinde Moğol… Daha Fazla
Yorumlar