Merdiven şiiri, Ahmet Hâşim tarafından yazılmıştır. Nitekim Merdiven şiir tahlili açısından, hangi akımdan etkilenmiştir, diye sorarsak bunun yanıtı empresyonizm yani izlenimciliktir. Bu yazıda Merdiven şiiri tahlili yani incelemesi, söz sanatları ve şiir metni yer almaktadır. Ayrıca şiirde sembolist unsurlar da önemli bir yer edinmiştir. Şiirde sembolik olarak hayatın her bir kısmı bir merdiven basamağına benzetilmiştir.
Not: Şiirin tahlili (çözümlemesi) ve söz sanatları sayfanın alt kısmındadır.
Hâşim’e göre aslında her yaş bir merdivendir. Yani Merdiven şiiri, Galib‘in şiirlerini andırırcasına renklerin ve gölgelerin dolaştığı hayali ve üç boyutlu bir tablo gibidir. Hâşim bu şiirinde gündelik dilde yer alan “Yaşam bir yolculuktur”, “Ömür bir güne benzer” ve “Yaşam dört mevsimdir” kavramsal metaforlarını (Tunç, 2015) etkili bir şiirsel unsur hâline getirmiştir.
MERDİVEN Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Şiirde anlamın açık mı yoksa kapalı mı olması gerektiği hususu:
Aruz ölçüsü ile yazılan bu şiirde kullanılan semboller bireyin iç dünyasını anlatan birer ipucu niteliğindedir. Bu ipuçları empresyonizmin kasvetli, karanlık ve kızıl atmosferi ile yoğurulmaktadır. Böylelikle şairin ruh hâli de şiirin içerisinde hissedilmektedir. Haddizatında Ahmet Hâşim şiirde anlamdan ziyade ruhu önemseyen bir şairdir. Ona göre şiirde anlam açık bir şekilde verilmemeli, bunun yerine şiirin ruhu okur tarafından hissedilmelidir. İşte bu yüzden Ahmet Hâşim döneminde anlam kapalılığı gerekçesiyle çokça eleştirilmiştir. O bu eleştirilere “Piyale” kitabının ön sözünde yazdığı poetika ile cevap vermiştir. Hâşim burada anlamla ilgili şu açıklamayı yapar:
Kelime tahavvülâtı ve ahenk endişeleri arasında “mana” küsûfa uğrarsa,”ruh” onu ahengiz lezzetiyle telafi eder. Esasen “mana” ahengin telkinâtından başka nedir? Şiirde mevzuu, şair için ancak terennüm ve teyahhüle bir vesiledir. Sıkı bir defne ormanının ortasına bırakılan bal dolu bir fağfur kavanoz gibi, mana, şiirin yaprakları arasına gizlenerek her göze görünmez ve yalnız hayâlât ve kelime kafilelerini, vızıltılı arılar gibi, haricen etrafında uçuşturur. Fağfur kavanozu görmeyen kari, bu muhayyirü’l-ukul arıların kanat musikisini işitmekle zevk alır. Zira kırmızı çiçekli siyah defne ormanının bütün sırrı bu gümüş kanatların sesindedir.
Ahmet Hâşim
Merdiven şiirindeki imge ve imaj dünyasını daha iyi anlayabilmek için en önemli hususlardan bir tanesi de Ahmet Haşim’in hayatı ve hayata bakışıdır. Ahmet Hâşim güzel olana âşık bir adamdır. Bu güzellik aşkı o denli büyük bir yankı bulur ki şairin hayatında, Ahmet Hâşim kendi suretini de beğenmez. Bu yüzden kendi suretinin belirginleşmediği gece, karanlık ve kasvetli havaları sever. Hâşim kendi kafasına olan sevgisizliğini “Başım” şiirinde şöyle ifade eder:
Ürkerim kendi hayâlâtımdan, Sanki kandır şakağımdan akıyor; Bir kızıl çehrede âteş gözler Bana güya ki içimden bakıyor. Bu cehennemde yetişmiş kafaya Kanlı bir lokmadır ancak mihenim, Ah ya Rabbî, nasıl birleşti Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?
Merdiven adlı şiiri saf şiir anlayışına göre değerlendirdiğimizde, Hâşim geçmişle olan bağı hususunda Necip Fazıl gibi mistik saf şiircilerden ayrılır. Bununla birlikte, onun şiirinde saf şiirin şekil ve ahenk mükemmelliği açık şekilde görülmektedir. Türk edebiyatında Ahmet Hâşim ve Yahya Kemâl saf şiirin öncüsüdür.
Merdiven Şiiri Tahlili ve Şiirdeki Söz Sanatları
Ahmet Haşim merdiven şiiri içerisinde anıları yapraklar ile ifade etmekte yani açık istiareden yararlanmaktadır. Peki, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak dizesiyle anlatılmak istenen nedir?
Şiirde geçen eteklerinde bir yığın yaprak sözü aslında yaşadıkça insanın biriktirdiği tecrübe ve hatıralardan başka bir şey değildir. Böylelikle Ahmet Haşim’in anıları, geçmişe duyduğu derin melankoliyi de beraberinde getirir. Nitekim şiirin son benti trajik bir betimleme ile son bulur: Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak… Nitekim hayat merdiveni basamak basamak çıkılacak, sonbahar er veya geç kışa dönüşecektir (Tural, 1985).
Şair ikinci bentte insanın yaşlanma sürecini aşamalı bir şekilde betimlemektedir. Ömür bir güne benzetilmiş ve akşam vakti ise yaşlılık dönemi olarak tasvir edilmiştir. Yani bu ikilikte kapalı istiareden yararlanılmıştır. Ayrıca ikilikteki empresyonist tarz dikkat çekicidir.
Şiirin eski zevkle örülmüş sebkihindiyi andıran derin hayal dünyası üçüncü bentte de görünür olmaktadır. Yani burada gül ve bülbül mazmununa telmih vardır. Yine bu mazmunla alakalı birçok ilişkili kelime kullanılarak tenasüp sanatı yapılmıştır. Ayrıca tecahülüarif sanatı (ayrıca tenasüp) kullanılarak insanın kendi hayat sürecini sorgulaması içtenlikli bir şekilde ifade edilmiştir. Şiirin devamında bülbülün konduğu dal aleve benzetilmiştir. Aslında bu bülbül dünyanın bütün sıkıntı ve cefasına rağmen yaşamaya çalışan insanın acizliğini ortaya koyan bir semboldür. Yani burada da açık istiare vardır.
Şiirin son bentinde Ahmet Hâşim kurduğu hayal dünyasını hayat konusunda önemli ipuçları veren gizli bir dile benzetmektedir. Daha sonra ise ölümün kaçınılmazlığını vurgulayan şu dizeyle şiirini bitirmektedir: Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Bu şiir tıpkı Cahit Sıtkı’nın “Otuz Beş Yaş” ve “Fuzûlî’nin “Usanmaz mı?” matlalı gazeli gibi tecahülüarif sanatının Türk edebiyatında en güzel kullanıldığı örneklerdendir.
Saf Şiir Olarak Merdiven
Dili ve ahengi her şeyin önünde gören şiir anlayışına saf şiir denir. Saf şiirin Türk edebiyatındaki öncülerinden biri de Ahmet Haşim’dir. Hatta Ahmet Haşim ve Yahya Kemal, bu tarzın Türk edebiyatındaki kurucusu sayılır. Sanatçı bu anlayışa dair görüşlerini “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı eserinde açıklamıştır.
Saf şiir dendiğinde akla gelen ilk şiir örneklerinden biri de Merdiven’dir. Nitekim bu şiir hem ahenk hem de yapı unsurları bakımından kusursuzdur. Aynı zamanda dil oldukça sadedir. Ancak anlam derinliklidir.
KAYNAKÇA
Aydın Özer, E. M. E. L. (2017). Acının Gölgesi Bedene Düştü: Ahmet Haşim’de Beden Algısı.
Çetin, N. (1954). Ahmet Haşim’in Kaynakları Hakkında Bir Deneme. Türkiyat Mecmuası, 11, 183-212.
Haşim, A. (2004). Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar. Bütün Şiirleri: Piyâle/Göl Saatleri/Diğer Şiirler.
Tunç, G . (2015). Kavramsal Metafor Ve Şiirsel Metafor İlişkisi Bağlamında Ahmet Haşim’in “Merdiven” Adlı Şiiri-Ahmet Haşim’s Poem Of “Merdiven”. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 6 (11) , 186-191 .
Tural, S. (1985). Yahya Kemal’in şiirinde duygular: Yaşlılık ve ölüm.
[…] Şiirde yüklü bir imaj dünyası vardır. Edebî zevksizliğe açık bir karşı çıkıştır. Ahmet Hâşim’in Necip Fazıl için söylediği “Çocuk sen bu sesi nereden buldun.” sözü âdeta bu […]
[…] yalın olan ve hece ölçüsünün kullanıldığı şiirler yazmaya başlamıştır. Hatta Ahmet Haşim bile Piyale’deki şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır, sade dil hareketinden […]
[…] Sembolizm, anlamdan ziyade ahenk ve kelime seçimlerine önem veren bir şiir akımıdır. Bu tarzda yazılan şiirlerde kelimelerin uzak çağrışımlarından yararlanılır. Türk edebiyatındaki en büyük temsilcileri öz şiir hareketine destek veren şairler ve Yahya Kemal Beyatlı, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim‘dir. […]
[…] şairi yansıttığı kanaatindeyiz. Sözgelimi anket sorusu seçenekli sunulsaydı, Yunus Emre, Ahmet Haşim vb. şairlerimizin çok daha fazla kişi tarafından beyan edilebileceğini […]
[…] Haşim, küçük yaşta annesini kaybetmiştir. Merdiven gibi çok tanınan şiirlerinin yanında Haşim’in annesine yazdığı “Annem” […]