Usanmaz mı matlalı bu gazel, Fuzûlî’nin en güzel âşıkâne gazellerinden biri olarak kabul edilir. Gazelde aşkın uğruna rüsva olunacak kadar kutsal bir kavram olduğu anlatılırken sevgili birçok yerde vefasızlıkla suçlanır. Eserin büyük bölümünde tezat ve tecahülüarif söz sanatlarının kullanımı söz konusudur. Nitekim bu kullanımlar Fuzûlî’nin etkileyici üslubunun bir parçası durumundadır.
Bu gazelin en önemli özelliklerinden biri de musammat bir gazel olmasıdır.
Dizeleri ikiye bölünüp alt alta sıraladığınızda bir dörtlük hâlini alan gazellere denir. Başka bir deyişle iç kafiyeler ile ortadan ikiye bölünebilen gazellerdir.
Gazelin Vezni
Şiir, aruzun mefâ’îlün / mefâ’îlün / mefâ’îlün / mefâ’îlün kalıbı ile yazılmıştır.
Gazelin Türk Edebiyatındaki Etkileri
Usanmaz mı matlalı olarak bilinen bu gazel, gerek halk gerekse divan edebiyatını derinden etkilemiştir. Nitekim Bektaşi nefesi olarak dahi bestelenmiş (Kaçar, 2010), Gelibolulu Mustafa Ali Fuzuli’nin bu şiirine nazire yazmıştır. Gelibolulu Mustafa Ali’nin naziresinin ilk beyti şöyledir (Mahmudova, 2011):
Geçer hışm ile yanımdan haber sormaz figanımdan Usandım tatlu canımdan cefadan yar usanmaz mı
Halk edebiyatında bu gazelin doğrudan etkisi Seyrânî üzerinde görülür. Nitekim Seyrânî’nin “Kimsenin Redifli Murabba”sında bu etki açıktır. Bu hususta Çetinkaya şunları söylemektedir:
(Seyrânî’nin “Kimsenin Redifli Murabba”sındaki) “Yaktı çeşmim şem’i” ile “Dönmedi gitti muradımca felek” söz dizimlerine baktığımızda, daha önce de dile getirdiğimiz gibi Seyrânî üzerindeki Fuzuli etkisinden söz edebiliriz. Çünkü bahsi geçen söz dizimleri bize Fuzuli’nin “Beni candan usandırdı cefâdan yar usanmaz mı / Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı“ beyitini hatırlatmaktadır.
F. Çetinkaya
Gazelin Tahlili ve Söz Sanatları
Aruz ölçüsüyle musammat şekilde yazılan bu gazelin tahlili (incelemesi) aşağıdadır:
Gazelin Matla Beyti (İlk Beyti)
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdam murâdım şem’i yanmaz mı
Bu beyitte geleneksel olarak divan edebiyatında var olan sevgiliden şikâyet etme retoriği işlenmiştir. Şair cevabını bildiği bir soruyu sorarak şiire etkili bir giriş yapmış ve böylelikle tecahülüarif sanatını icra etmiştir. Görüldüğü gibi şiirde Fuzûlî sevgilinin acı çektiren ve cefadan bıkmayan bir yapısı olduğundan yakınmaktadır. Sanatçı, bunu daha iyi yansıtabilmek için şiirde kelime tekrarlarına başvurmuş ve usanmak fiilini birden çok kullanarak tekrir sanatı yapmıştır. Beytin devamında şair, çektiği ızdırap yüzünden gökyüzünün dahi yandığını ancak istekleri için bir mumun/kandilin dahi yanmadığını belirtmektedir. Görüldüğü üzere ikinci dizede de tecahülüarif sanatı kullanılmış, ayrıca murat ve cefa gibi zıt çağrışımlı kelimelerden yararlanılarak tezat sanatı yapılmıştır.
Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı
Bu beyitte şair bütün aşk hastalarının dertleri için sevgilinin bir ilaç olduğunu belirtmektedir. Ancak sevgilinin belki de onu hasta görmediği için ona çare olmadığından yakınmaktadır. Deva ve dert kelimeleri birbirlerinin karşıt anlamlısı olduğu için burada tezat sanatından yararlanılmıştır. Yine dert ve derman gibi birbiriyle uyumlu kelimeler tenasüp sanatını oluşturmuştur.
Gamım pinhân tutardım ben dediler yâre kıl rûşen
Desem ol bîvefâ bilmen inanır mı inanmaz mı
Şair burada önceleri aşkını bir sır gibi sakladığını ancak daha sonra başkalarının yârine aşkını ilan etmesi yönünde kendisine baskı kurduğunu söylemektedir. Şair bu durumu istifham sanatı ile şu şekilde sorgulamaktadır: “Söylesem o vefasız bilmem ki inanır mı inanmaz mı?”
Gazelin en güzel beyti (Beytü’l-gazeli)
Aşağıdaki mısra divan şiirinin mısra-i bercestelerinden biri olarak kabul edilir.
Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyadır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Bu beyitte şair ayrılığın yaşandığı gece canının çok yandığını ve ağlayan gözlerinden kanlı yaşlar döküldüğünü belirtmektedir. Burada –Eski Türklerin yuğ törenlerindeki gözlerinin altını keserek ağlayan ve sığıtçı denilen şamanlara kadar götürülebilecek- eski bir Türk geleneğinin izleri göze çarpmaktadır. Nitekim bu beyitte “kanlı yaşlar dökmek” deyimi hatırlatılarak irsalimesel sanatına başvurulmuştur. Şair beytin geri kalan bölümünde ağlayışlarının tüm halkı uyandırmasına rağmen bu ağlayışların kara bahtını uyandırmadığından yakınmaktadır. Ayrıca beyitte hicran, giryan ve efgân gibi birbiriyle uyumlu kelimeler tenasüp sanatını oluşturmuştur.
Gül-i ruhsârına karşı gözümden kanlı akar su
Habîbim! Fasl-ı güldür bu ahar sular bulanmaz mı
Şair bu beyitte de kendi gözlerinden kanlı yaşlar akmasına rağmen yârin yanağının gül gibi olmasına yani yârinin neşeli tavrına sitem etmektedir. Burada yanak güle benzetilmiş ancak benzetme edatı kullanılmadığı için teşbih değil teşbihibeliğ yapılmıştır. Şair ikinci dizede sevgilisine “Habibim!” şeklinde seslenerek dizeye nida sanatı ile giriş yapmaktadır. Ardından sevgilinin gül yüzünün kendi yaşları ile ıslanması sonucunda akan suların bile bulunacağı imasında bulunmaktadır. Yani mübalağa yapmaktadır. Mısrada göz, ruhsar; su, bulanmak gibi birbiriyle alakalı kelimeler bulunduğu için tenasüp sanatı da göze çarpmaktadır.
Rüsvalık Metaforunun En Güzel Anlatıldığı Beyit
Değildim ben sana mâ’il sen etdin aklımı zâ’il
Bana ta’n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı
Şair bu dizede aslında kendisinin sevdiği kişiye önceleri tutkun olmadığını sevgilinin tavırları sonucunda ona tutulduğunu söylemektedir. Şiirin ikinci dizesinde ise şair aşkını hâkir gören kişileri tecahülüarif sanatıyla eleştirirken divan şiirindeki “aşkı açık etme, rezil rüsva olma” metaforuna gönderme yapmaktadır. (Burada geçen “görgeç” kelimesi “görünce” anlamında kullanılmaktadır.) Bu metafor Kocakaplan (2017) tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:
Aşk ve sevgi denizinde yüzen âşık, toplumun genel geçer kurallarına aldırmaz. Normal insanların kınamaları ona övgü gibi gelir. Kim etraftakilerin kınamalarına kulak asarsa, genel geçer kurallara bağlı kalırsa o, henüz aşkın tadını almamıştır.
İ. Kocakaplan
Gazelin Makta Beyti (Son Beyti)
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Şair kendi mahlasının da bulunduğu bu maktada yani bitiş beytinde kendisinin aşk ateşiyle yaşadığı büyük yıkım neticesinde tüm halka rezil olduğunu belirtmektedir. Bu ilk dizede aşk divaneliğini anlatırken “şeyda bülbül” mazmununu da hatırlatmaktadır. Şiirin sonunda şaşırtıcı bir şekilde şair, kendisine bu durum karşısında bu sevdadan usanıp usanmadığının sorulmasını istemektedir. Yani burada tecahülüarif kendisini terdit sanatına bırakmıştır.
Fuzûlî ile alakalı detaylı makalemiz için tıklayınız.
KAYNAKÇA/REFERENCES
ÇETİNKAYA, F. Âşık Seyrânî’de Klasik Edebiyat Etkisi.
KAÇAR, G. Y. (2010). Bektaşi Nefeslerinde Melodik ve Ritmik Özellikler. Turkish Culture & Haci Bektas Veli Research Quarterly, (55).
Kocakaplan, İ. (2017). Garipnâme’de Aşkın Hâlleri, Türk Dili, TDK, S. 785.
MAHMUDOVA, A. (2011). Fuzuli’ni̇n ve Geli̇bolulu Mustafa Ali̇’ni̇n “Usanmaz mi” Gazelleri̇nde Ortak Hususi̇yetler. International Journal of Social and Economic Sciences, 1(2), 17-19.
[…] Bk. Usanmaz mı matlalı bu gazelin tahlili […]
[…] gerçekten bulduğumda neyle karşılaşacağımı bilmemek. Çünkü senelerce bastırılan ses gün yüzüne çıktığında çığlığa […]
[…] önemserler yani dünya onları için geçici ve yanıltıcı bir yerden ibarettir. Bu yüzden beşeri aşk rüsvalık derecesinde bir kişiyi perişan etse de bu, onun ilahi aşka kavuşması için bir araç olarak […]
[…] musammat gazel […]
[…] şiir tıpkı Cahit Sıtkı’nın “Otuz Beş Yaş” ve “Fuzûlî’nin “Usanmaz mı?” matlalı gazeli gibi tecahülüarif sanatının Türk edebiyatında en güzel kullanıldığı […]
[…] ve gelenekleri şiirlerde önemli yer tutmuştur. Bunun en güzel örneği Fuzuli’nin Usanmaz mı Matlalı gazelidir. Bu gazelde birçok Türk geleneğine ait unsur […]