Tutunamayanlar, Türk edebiyatı tarihinin en önemli eserlerinden biri. Eser, Türk edebiyatında ciddi manada ilk postmodern deneme özelliğini taşıyor. Bu nedenle, olay örgüsü ve gerçeklik modernist roman sınırlarından uzaklaşmış, âdeta ufalanmış.
Yazıların kategorisi: “Sizden Gelenler”
Sitemizin çevrim içi yazı kabulü yaptığı dönemde siteye eklenen yazılardır.
Çiçeklerin dili: Mor menekşe hüznü, kırmızı gül aşkı, sarı gül ayrılığı, özlemi beyaz karanfiller, karanfiller ve mavi menekşeler sırdaşı simgeler.
Ahmet Hamdi kendi deyimiyle zıtlıkların birleştiği bir insandır. Ahmet Hamdi'nin edebi kişiliği Bergsoncu zaman algısı üzerinden okunmalıdır.
Eski Türk dili çalışanlar için en önemli sorunlardan biri de Çince kaynaklardaki isimlerin; Türkçe bir ismin aktarımı olup olmadığını bulmaktır. Göktürk tarihi için önemli olan bu çevirmeler oldukça zor bir iştir; genellikle varsayımsal, belki de hiçbir zaman tam anlamıyla kanıtlanamayacak sonuçlar üretilebilir. Çince yabancı dillerden aldığı isimleri kesinlikle aynı bırakmaz ve değişiliğe uğratır. Örneğin, İllig Kağan’ın ismi Çinceye Xiélì Kěhàn, Çebi Kağan Çēbí Kěhàn, Kutluk Kağan Gǔdǔlù olarak…
İmparatoriçe Aşina (阿史那皇后, kişisel ismi bilinmiyor) (551–582) Çin-Siyen-Pi hanedanının Kuzey Zhou kraliçesidir. Aşina, Göktürk Kağan'ı Mukan'ın kızıdır. İmparator Wu ile evlendikten sonra imparatoriçe unvanı almıştır. Bir Türk prensesinin, yabancı bir devlete kraliçe olarak gitmesini örneklemesi açısından, Aşina, Türk tarihinde önemli bir yer tutar.
Çırılçıplaktı kelimeler
Dilim varmıyordu demeye,
Sen tamamladın birden,
“Tamam”
Bitmişti işte!
O kadar anı, onca yaşanmışlık
Gitmişti çöpe.
Gece gizlerdi belki acıları,
Örterdi karanlığını üzerine…
Ama gündüz vuruyordu apaçık yüzümüze.
Gittin tamam da güpegündüz gidilir mi?
Türkiye’de doğduk. Bundandır ki ufak çocukluk dramlarımız vardır hepimizin. Bize her ay bir çift pabuç alınmazdı. Genellikle işçi ya da memurdu babalarımız. Evdeki tek çocuk da değildik elbet. Anlardık ufacık halimizle durumu; ses etmezdik ondan. Okulun başlamasına sayılı günler kala bir çift pabuç alınırdı. Sevgiyle ve özenle seçerdik onları. Çünkü uzun bir süre birlikte aşındıracaktık kaldırımları. Bir iki ay giydikten sonra ayakkabılar ufaktan sıkmaya başlardı…
Akıl Hangi Dönemde Yaştadır? | Birçok kere şahit olunmuştur ki “Büyüklerimiz ne derse, o olur.” kelâmının üstün gelmesini savunanlar nicedir… Sanırım örnek vermenin yeri geldi; genç bir arkadaşımız sancı çektiği sosyal bir konu hakkında itimadını eksik etmediği ancak konusuyla ilgili olmayan saygıdeğer büyüğünün yanına gider. Ona danışır ve fikir alır. Hemen ardından hoşnut olmadığı konu üzerine bu fikri tatbik eder. Sonucu ne olursa olsun, büyüğünden…
Uydurma şiirler, kalp rögarınızın sessiz çığlıkları gibi ağlar. Uydurdukça varoluşçu şiire mersiyeler yazarsınız. Aklınıza yeni bir başlık açmak gelir. Uydurursunuz. Ruh hâliniz kırıma uğrar. Birden Şeyh Gâlib okumaya başlarsınız. Biraz da Hüsn ü Aşk. Uydurma şiirler, göz kapaklarınızı defneder. Eski edebiyatın aristokrat kulluğuna soyunursunuz. Mükemmel sanat yapıyorum zannedersiniz. Uydurursunuz. “Tüm sözcükler uydurmadır.” Bunu düşünürken “Uydurma Şiirler Durağı”ndaki kasketli amcayı görürsünüz. Sentetik bir ironi üşüşür aklınıza.…
Ağrı dağını sırtlamış bir karınca,Fili kapmış uçuran bir kartal,Ya da timsah yemiş bir tırtıl.Bedenim ruhumu taşıyamıyor,Yıpranıyor bedenim,Zarar görüyor her an,Kaybediyor. Hannibal’in Sezar’a kafa tutması gibi,Ya da sisli bir sabah fillerin karşısındaki Beyazıt gibi,Çubuk ovasında.Socrates kadar çaresiz,Neitzce kadar zamansız,Darwin kadar lüzumsuz,Ve en az Mussolini kadar deli.Ruhum… Karşı konulamaz bir fırtınaya kapılmış,Küçük bir taka bedenim.İlk dalgada tarihe gömülen hani,Karadeniz’in belki de Pasifiğin öfkesine yenilen.Dünya’yı sırtlayan Atlas gibi,Cengiz…
Havalar iyiden iyiye soğumuştu. Kış kendini göstermeye başlamıştı. Yazın rehavetiyle rengarenk olan cadde ve sokaklar soğukların başlaması ile birlikte kahverengi ve siyaha bürünmüştü.
Bu heyecanım nedendi? O çocuk yüreğimle neyi kaybetmekten korkmuştum? Bu cümleyi kurduğum günü hatırladıkça içimin burulmasının hikâyesini anlatacağım size. Sıradan ama güzel hikâyesini.
Hüsn-ü Kuruntu | Gökyüzünde tane tane süzülen kar taneleri, bedenimi pencerenin kenarında bırakıp bembeyaz bir hayal kapısından içeri çektiler ruhumu. Zihnimde asla mırıldanamayacağım sarhoş eden bir melodi ile sanki hipnoz olmuş gibi girdim bu bembeyaz ve ihtişamlı hayal kapısından içeri. El değmeye kıyamayacağım beyazlıkta bulutlar ve bulutların içerisinde dağılmış ömrüm duruyordu. Bir tarafta çocukluğum, bir tarafta ergenlik yıllarım, ara ara görünen üniversite yılları ve toplamında…
Kalp midir sevmeyi öğreten, zihin midir kalbe yön veren. Eğer sevmek için öğrenmek gerekse, kalbe ihtiyaç neden? Aslında hepimiz özünde duygusal insanlarız. Kalp denilen bir organımız var duygularımızı konuşturan, sesini kısamadığımız Sen olur desende, sana olmaz dedirten. Aslında hepimiz mantıklı insanlarız. Düşünmeye sevk eden bir beynimiz, herhangi bir işle bile meşgulken, ikinci bir meşguliyet sağlayan düşüncelerimiz var.-üçüncü, dördündü, beşinci bile olabilir- Aslında hiçbirimiz hem mantıklı…
Dünya üzerindeki ilk şair kimdir? Niçin şiir yazmaya karar vermiştir? Bu soruların yanıtlarını bulabileceğiniz bu yazıda şimdiye kadar duymadığınız birçok bilgi edineceksiniz. Ayrıca büyük şairler erkektir algısını tartışacağız. İlk Türk şairi Aprın Çor Tigin’i tanıyacağız. Öyleyse başlayalım. Konu hakkında Ayşegül Aşkım Karagöz tarafından yazılan denemeyi aşağıda okuyabilirsiniz. Dünya üzerindeki ilk şair Hep düşünüyorum da dünya üzerindeki ilk şair kimdi veya kim ilk şiiri yazdı, ne…
Bilmiyorum hangi günaha tanıklık ederken kusuyorum bu satırları Katili miyim peki yüreklerimize nüfus eden sevginin Bir zehir gibi, Bir saksafona küfrü caiz kılan küf gibi Bir… Belki birkaç damla gözyaşı gibi yok olmanı isterdim Fakat sadece buharlaşıyorsun! Ve en savunmasız anımda bir sağanak olarak beliriyorsun… Seni hatırlamak istemiyorum! Çünkü bir bağımlı gibi sesinin yoksunluk krizlerinde çalkalanacağım ve sadece on tuş ile yapacağım kombinasyon görünmez bir…
Can Sıkıntısı (Rica Ederim Bu Bahsi Kapatalım!) | Yorgunluk ve hiç bitmeyecek bu can sıkıntısı, kendi canından sıkılmak mı yoksa sıradan ve basit bir can sıkılması mı ? Canımdan sıkılmış olabilir miyim acaba bu genç yaşımda? Ya da beni bu genç yaşımda canımdan sıkacak ne olmuş olabilir ki! Hiroşima‘da atom bombasının atıldığı kentte ben yoktum veyahut herhangi bir siperde kafamı çıkarır çıkarmaz ölmedim ya da…
Kaan Koç Söyleşisi, 22.11.13 | Mülakatı yapan: Ferda Tara Ferda Taraİlk sorumuz; belki bir Yunus Emre mistisizmi değil ama, modernizmi alaya alan, içinde tanrıyı barındıran ince bir ruh hali şiirleriniz. Sizce şiir neden yazılır, neye hitap eder? Kaan Koç Evet, benim modernizmle aram pek iyi değil. Zira modernizmin de insan tabiatı ve genel anlamda tabiatla arası iyi değil. İnsanlık olarak bir yerde kötü çuvalladık ve…
Bünyamin Küçükkürtül Söyleşisi, Ferda Tara tarafından yapılmıştır.
Türk dili yani Türkçe, bugün de hâlâ devam eden değişik görüşlere karşın, dünya dilleri içinde genellikle Ural-Altay dil ailesine bağlı bir dil olma hüviyetini koruyordu.